Finansmana erişim ve maliyet üretimde her şeydir!

Yayınlama: 30.05.2023
A+
A-

Türkiye ekonomik olarak yaşanan bozulmaların tam göbeğinde kaldı.

Ülke yönetimindeki yanlış uygulamaların ardından gelen siyasi bilinmezliğe global anlamdaki piyasa bozulmaları ve tüketim alışkanlıkları da eklenince evdeki hesap çarşıya uymadı.

Türkiye’nin risk pirimi uçarken, pariteleri Merkez Bankası değil piyasa fiyatlamaya başladı. Yine faiz konusunda da son sözü piyasa söyleyince kredili mevduatların dağıtımı yara aldı.

***

Şimdi soluklanalım biraz.

Sosyal medyada büyük bir fenomen vardı.

“Devlet ya üretimi ya işsizliği seçecekti. Dövizi fırlatıp üretimin devam etmesini ve enflasyona rağmen piyasada iş olmasını tercih ettiler” tarzındaki cümleleri en azından bir kere sosyal medyada onun ya da bunun ağzından duydunuz.

Peki piyasanın kendisini fiyatlayacağını hiç duydunuz mu?

Bugün geldiğimiz nokta tam da bu. Ürünler pahalı mı ucuz mu diye insanların algısında yaşanan bozulma şirketlere sirayet edemezdi.

Onlar için her zaman iki temel unsur ön plana çıkar bunlardan ilki maliyet ikincisi finansman.

Bugün geldiğimiz noktada ikisi de çok pahalı. Hatta finansman erişilemeyecek duruma geldi.

****

Neden verdim yukarıdaki bilgileri sıra onları anlatmaya geldi. İlk olarak maliyet neden önemli sorusuyla başlayalım.

Üretim için maliyetin üzerine kar payı eklenip satış gerçekleşir. Ama bütün dünyada ülkemizdeki kadar enflasyon olmadığından ihracata çalışan firmalar maliyetlerle aynı oranda artışı nihai fiyata yansıtamaz. Ne yapar kar payını azaltır. Ya da döviz paritelerinin yukarıya gitmesini ister. Bugün özellikle ihracata çalışan firmalar artan maliyetlerini mevcut kur karşılamadığı için kar payından adeta vazgeçerken oluşan alım satım makasından her 100 bin dolarda en az 100 bin TL kaybetmeye başladı. Bu da maliyetine yapılan işlerin zarar yazmasına neden oldu.

***

İkinci konu ise finansmana erişim.

Şirketlerin yatırım politikasının genellikle yüzde 50 öz sermaye kalanı finansman modeli ile yapılması genelde makbul olsa da günümüzde bu oranlar yüzde 10 öz sermaye yüzde 90 finansman biçimini aldı.

Çünkü genişleyen para politikaları ile oluşan ucuz finansman eldeki sermayeyi kullanmaktan daha mantıklıydı. Makineler leasing ile alındı, binalar kredi ile yapıldı. Şirketlerin yatırıma ayıracakları paralar temettü olarak hissedarlara aktarıldı.

Şirketler borçlandı, şahıslar kazandı.

***

Keser döndü, sap döndü, hesap günü geldi enflasyon ile birlikte parasal daralma geldi çattı. Bu sürece hane halkları kadar şirketler de hazırlıksız yakalandı.

Öz sermaye yapısı zayıflayan, ihtiyat akçesi kalmayan, sadece kredi ile dönen firmalar elini başının arasına aldı ve düşünmeye başladı.

2023 durağanlığın yılıydı 2024 bambaşka bir senaryo yazdı.

Önce sermaye yapısı zayıf şirketler eriyecek, sonra ihracatçılar ellerindeki işleri Çin’e kaptıracak. Kur konusunda hareketlilik olmazsa ihracat yapan firmalar ile hammadde ithalatı yapanlar batacak.

Bu çöküş önemli bir işsizliği getirecek.

Çünkü planlanan senaryonun ömrü en fazla 1 yıldı. Çarklar da o kadar dayanabildi. Suni olarak piyasa bu kadar ayakta kaldı.

Paniğe gerek yok. Sonra sonra yeni yeni büyük şirketlerimiz doğacak ama o sürece kadar ülke insanımız zor zamanlar yaşayacak…

Gidişata birisi dur demezse 2024 işsizlik yılı olacak!

‘Ben ekonomistim’ diyen nice uzman da bu darboğazdan ülkeyi kolay kolay çıkaramayacak!