Çin Ablukası Bölüm 2: Tekstil

Yayınlama: 28.12.2023
A+
A-

Türkiye denilince akla ilk gelen sektörlerden birisi tekstil. Ama Çin başta olmak üzere uzak doğu tufanı bu alanda da işleri fazlasıyla baltaladı. Bize hep böyle anlatıldı ama işin arka planı farklıydı.

Avrupalı devler kışı atlattı ama yediği ayazı unutmadı.

****

Otomotiv’de Çin nedeniyle oluşan asıl tehdidin satıştan ziyade üretim tarafında olduğunu ve adım adım büyüyerek bu tehlikenin geldiğini anlatmıştım.

Bugün de tekstil tarafında yaşananlara bakalım.

Ülkemizin en önemli ihracat kalemlerinden birisi tekstil. İplikten tutun da konfeksiyon aşamasına kadar birçok farklı operasyonu içerisinde barındıran ve diğer sektörlere oranla en çok istihdam katkısı sunan bir sektör olarak karşımıza çıkan tekstil sektöründe bugün kapasiteler yüzde 30’a kadar geriledi.

İyi de ne oldu bu kadar derseniz takvimi biraz geriye saralım…

***

Pandemi döneminde Çin ve Uzak Doğu ülkeleri ile ticaret durmuştu. Özellikle Avrupalı büyük üreticiler gelen talebe cevap verebilmek adına alternatif üretim kanallarına yöneldi. Dünyada talep var ama üretim limitliydi. Hal böyle olunca en yakın üretici konumundaki Türkiye’ye iş yığıldı. Normalde tek vardiya çalışan firmalar 3 vardiyaya döndü. Hammadde fiyatları yukarı yönlü giderken sektördeki ara mamullerin fiyatı hammaddeden 2 katı fazla artıyordu.

Mesela viskon üreticileri öyle fiyatlar verdi ki akıl alır gibi değildi. Her şeyin fiyatı günlük değişiyor ve tekstil için üretim yapıp bunu ihracata kaydıranlar çılgın paralar kazanıyordu.

O dönem bir sevkiyatla iyi bir spor araba alabilecek kazançlar vardı.

Avrupalı markalar ürün almak zorundaydı ve ellerinde pazarlık gücü yoktu. Fiyatı üretici belirliyordu. Üretimin artan kar marjına karşın markaların kar marjlarında düşüş vardı.

Ben yüzde 100 ihracata çalışıyorum diyen, kazandığı para hep aynı şekilde gelecek zanneden firmalar ellerindeki makinelerin sayısını artırdı. Ama teknolojisine, iş modeline, daha nitelikli ürün için Ar-Ge’ye yatırım yapmadı. ‘daha çok üretir daha çok kazanırım. Nasılsa alıcısı hazır” diye düşündü.

***

Bu süreç böyle devam ederken pandemi etkisini kaybetti. Pandemi döneminde halka dağıtılan para nedeniyle piyasada oluşan para bolluğu Avrupa’ya tarihi bir resesyon yaşattı.

Böyle bir durağanlığı hayatında görmeyen Avrupalının ilk kıstığı kalemlerin başında kıyafet geldi. Bu da sektördeki talebi bir anda düşürdü.

Derken Türkiye’de ekonomik dalgalanmalar nedeniyle maliyetlerde ciddi artışlar yaşandı. İşçilik ve Enerji maliyetleri öyle bir arttı ki fabrikalar ürünlere o oranda artış yapamadı.

Çünkü Çin ve Uzak Doğulu bazı ülkeler yeniden üretime başlayıp daha uygun maliyetle üretime başladı.

Pandemi sonrası tekstilde özetle talep düştü. Bizde maliyetler arttı. Çin ve komşuları daha ucuza üretime başladı.

Avrupalı firmalar da siparişlerini doğal olarak uzak doğuya kaydırdı. Bu süreçte konfeksiyon kısmı için de benzer avantajlar Mısır’ı ön plana çıkardı. Emeğin çok yoğun olduğu ve asıl maliyetin işçilik sayıldığı konfeksiyonda 200 dolarlık ücret ortalaması ile Mısır adeta herkesi kendisine çekti.

***

Peki ülkemizde bu dönemde neler yapıldı?

Yukarıda viskon örneğini vermiştim. Viskon fiyatları bu maliyetlere rağmen bir daha o pandemi dönemindeki fiyatlarını göremedi.

Fabrikaların maliyetine verdiği fiyatlar bile pahalı geldiği için basic grubundaki acil olmayan işlerin hepsi uzak doğuya giderken bizim tekstilcimize sus payı olarak acil işler verildi. Fabrikalara alınan o kapasite artıracak makineler boş kaldı.

Türkiye’de iplik üretenler dururken örmeci gidip Çin’den iplik aldı. Konfeksiyon yerli örmeci dururken Çin’den kumaş getirdi. Hatta bu süre zarfında daha ucuz diye kumaşları Pakistan’da, Bangladeş’te boyattırıp getirenler oldu.

Elimizde kalan az işi yaparken bile birbirini desteklemeyen yerli üretici yokuş aşağı inen bir araba gibi olan sektörde ayağını gazdan çekmedi.

***

Elbette sektör ülkemizde bitmedi. Birileri bu süreçten daha güçlü çıktı. Kimdi onlar derseniz; pandemi döneminde kazandığı astronomik karlar ile spor araba yerine teknoloji ve geleceğe yatırım yapanlardı.

Yenilenebilir hammaddeden ürün geliştirme yetkinliği kazananlar, tekstil atıklarını yeniden kumaşa çevirenler, teknik tekstil ürünleri üretmeyi başaranlar ve bütün bu alanlara yatırım yapıp kendisini hazırlayan firmalar hem çok daha katma değerli ürün piyasaya sundu hem de basic ürünler uzak doğuya giderken kapasitelerinden hiçbir şey kaybetmedi.

Hatta işten çıkarılan insanların bir bölümünü daha kadrosuna alarak kapasitelerini geliştirdi.

***

Pandemi döneminde Avrupalı büyük firmaları bana muhtaç diye kazıklamaya çalışana ve kazandığını işine yatırmaktan imtina edenlerin büyük bölümü bugün sektörün bu hale gelmesinin ana unsuru.

Amiyane tabirle konuşursak Avrupalı pandemi döneminde yediği kazıkları unutmadı, kışı atlattı ve kendisine yüzde 40 ucuza fiyat veren Çin’e koştu.

Ama nitelikli üründe burada kaldı. Çünkü Çin halen bu alanda o kadar gelişemedi. Ürünü üretse yeşil mutabakata takıldı. Bu da bu alanda yatırım yapan firmalarımıza avantaj kazandırdı.

Çin bu sürede ne mi yaptı?

Mesela bebek ve çocuk giyiminde 100 adet bile siparişi kabul etmeye başladı.

Devlet ihracat yapana koşulsuz destek verdi navlun bedellerini üstlendi.

Lojistik süreçlerini hızlandıracak modeller geliştirdi.

Teknolojisini ve işgücü avantajını üretime doğru yansıtmayı başardı.

Birilerini tenzih ederek söylüyorum ama

Biz izledik bütün bunları.

Spor arabalar ile gezmek başımızı döndürdü ve göremedik nitelikli ürünlerin sunabileceği avantajı.

Bir avuç işini iyi yapan hariç, elimizden koca sektörün kayışına tanıklık ediyoruz ve halen yenilenmek için bir şey yapmıyoruz.