Kamuda tasarruf rica değil emir olmalı!

Yayınlama: 02.08.2023
A+
A-

Fabrikalar üretimlerini artırırken talebin azalması nedeniyle fiyatlar düşmeye başlamıştı.

Bu da bazı fabrikaların işçi çıkarmasına ve bazı fabrikaların maliyetlerinin altında satış yapmalarından dolayı kapanmasına sebep oldu.

Fabrikalarının batmasına bağlı olarak onların finansörü durumunda olan bankalar da battı. Bu da finans sektörünün batmasına zemin hazırladı. Batmadan ayakta kalabilen birkaç banka ise diğer bankaları ve reel sektör firmalarını alarak tekel oluşturdu. Bu durum tarihte rekabetçi piyasadan tekel piyasaya geçişin ilk örneği olarak gösterilen sürecin yaşanmasını sağladı.

Tarihte 1873 Ekonomik Krizi olarak anılan bu süreç sonrasında finans sektörü, reel sektörü eline geçirdi.

****

Yukarıda söylediklerim yazının icadının insanlara sağladığı bilgi aktarımı kolaylığının en güzel örneği aslında.

Tarih kitaplarının yazdığı bu yaşanmış gerçekliklerden bihaber olan bir kesim şimdi yaşananları eleştirirken ne yazık ki okumuyor.

Oysa Müslüman bir ülkede, yaygın düzeyde inanılan dinin ilk emri olmasına karşın gözlerini kapatıyor.

****

Türkiye’de mevcut durumda ne yazık ki kitabına uygun bir parasal daralma ve küçülme politikası izleniyor. Çünkü sadece enflasyon değil, yerel para biriminin aşırı değer kaybetmesi ve daha önemlisi güven kaybeden kurumların varlığı ve güçler ilkesi tartışmaları ile bu sürece girildi.

Pandemi döneminde ucuz finansmanın yatırıma değil de Ege sahillerinde yatlara dönüşmesinin, üretime katkı sunmayanların aldığı ödemelerin, fütursuzca seçim uğruna savrulan vaatlerin ve bir faiz/enflasyon inadının faturasını bugün yine halk olarak ödüyoruz.

Ne yazık ki farklı bir iktidar da olsa bu senaryo değişmeyecekti. Muhalefet ve iktidar yer değiştirse; iktidar muhalefet olsa muhtemelen sesleri şimdiki muhalefetten daha gür çıkardı ama konumuz siyaset de değil elbette.

Parasal daralmayı ve küçülmeyi sadece halk tarafında değil iç piyasa arzında da yapmak gerekli bir konuydu. Basit biçimde 1873 krizi bu küçülmelerin birbirinden bağımsız yapılsa neler getireceğinin güzel bir örneğiydi.

Şimdi ne olacak sorusu elbette bilinmez ama öngörüler Merkez Bankası’nın faiz politikasına her ay 250 baz puan artış yapacağı ve yıl sonunda yüzde 30’a ulaşacağı yönünde.

Ayrıca artan vergi yükü ve finansmana erişimin zorlaştırılması adımları insanların tüketim alışkanlıklarını değiştirmesine neden olacağı için iç piyasa arzında yaşanacak düşüş, üretime de frenleme etkisi yaratacak.

***

2024’ün işsizlik yılı olarak vatandaş tarafında önemli sorunları beraberinde getireceğini defaatle söyledik. Şimdi işin biraz da üretim tarafına bakarsak;

İlk olarak hayalet ya da zombi denen şirketlerden kurtulacağız. Bu şirketlerdeki azalma vergiden kaçınma/kaçırma olaylarında azalmaya ve kayıt dışı oranının oldukça azalmasına neden olacak. Bu başarılırsa vatandaşın üzerindeki vergi yükü hafifletilebilir.

Ama kolay bir süreç değil. Benim şahsi fikrim zombiler ve ticari krediler ile dönen şirketler dışında batma hikayesi duymayacağımız yönünde.

Özellikle ihracat teşviklerinin bu dönemde artması ülkenin en büyük ihtiyacına karşılık doğru bir adım.

***

Toparlarsak, Türkiye küçülmek zorunda. Bu yüzden atılan adımlar doğru ve ortada. Merkez Bankası ve Bakanlık birbirini eleştiren açıklamalar yayınlayarak ‘bağımsızlık’ imajı veriyor.

Ama tabanda alım gücü pul olup bıçak kemiğe dayanınca bu politikaların devam edebileceği konusunda ciddi bir sorun var.

Sonuçta bu ülkede her şey iki dudak arasında. Bir kararnamenin bir çuval inciri mahvedeceği gerçekliği halen konuşuluyor.

Halk acı çekecek, üretici acı çekecek. Peki ya kamu?

Halka ve üreticiye emredenler kamudan ricacı oldukça sinir uçları da gerilmeye devam edecek.

Kitaba göre işleyen sistemde tek eksik olarak kamu kaldı. Acilen ‘Emir’ olarak kamuda tasarruf tedbirleri başlamalı.

Mesela fuzuli makam otomobilleri toplanıp piyasaya satılarak hem kamuya kaynak hem de tasarruf sağlanmalı. Hem de bunun otomobil piyasasına arz artışı olarak yansıyacağı unutulmamalı.

Ya da 657 tartışmaya açılmalı. Verimsiz personel ile yollar ayrılmalı. Özel sektörde işsizlik göze alımışsa kamuda da alınmalı.

Belki de bütün ortamlarda devlet zor durumdayken tamamlanan Yıldız Sarayı ile yaratılmaya çalışılan suni algının gerçekte bir anlam ifade etmediğinin hikayesi anlatılmalı…