Kazananlar hep kazanmadı, kaybedenler de hep kaybetmeyecek

Yayınlama: 06.06.2023
A+
A-

Tarihler 13 Haziran 1936’yı gösterdiğinde Naziler Almanya’da iktidarını sürdürüyordu. O gün Hamburg’da bir gemi denize indirilecektir ve büyük bir kalabalık bu ihtişamlı törende Adolf Hitler’i beklemektedir. O kutsal an gelir, Führer törenin yapılacağı alanda kendini gösterir. Ari Alman ırkının ‘kurtarıcısı’ bu büyük adamın kendini göstermesiyle coşkulu kalabalık tekmil birden sağ ellerini havaya kaldırarak meşhur Nazi selamını verir. Tam o anda fotoğraf makinelerinin flaşları patlarken, hikayesi bugüne kadar ulaşacak ikonik bir an yaşanır. 26 yaşındaki tersane işçisi August Landmesser sağ elleri havada binlerce insanın arasında kollarını göğsünde birleştirmiştir ve Nazi selamı vermeyi reddederek tıpkı Yaşar Kemal’in de dediği gibi o sırada evrende gövdesi değil yüreği kadar yer kaplamaktadır.

Landmesser’in hikayesi ne o an başlayacak ne de o an bitecektir. Ama Landmesser’in hikayesini bugüne taşıyan da yine o an ölümsüzleşen fotoğraftaki inadı olacaktır. Faşizmin her yanı sarmaşık gibi sardığı bir iklimde Landmasser yine de her şeye rağmen ve her şeyi göze alarak, bir selamı bile Nazilere çok görmekten geri durmamıştır. Hatırlatmakta fayda var, Landmesser’in bu selamı verdiği tarihlerde Naziler Almanya’nın tek hakimidir ve 9 yıl sonra bitecek olan iktidarları ise kıyamet kopana kadar sürecek gibidir. Kıyamete kadar iktidarda kalması beklenen bu kötülük iktidarına kafa tutan adam ise basit bir işçidir.

****

Seçimin neden kaybedildiğine dair hem bu günlerde hem de önümüzdeki süreçte türlü tartışmalar yapılacak. Muhalefet oturup hesabını kitabını yapsın. ‘Sarsılmaz’ iktidarla olan nihai hesaplaşma sürecine girildiğinde bütün toplumda beliren heyecan ve umut da malum. Tüm toplumda doruk noktasına ulaşan bu değişim heyecanı, işler planlandığı gibi gitmeyince doğal olarak tükenmişlik hissini de beraberinde getirdi. Ancak tüm bu yaşananlardan sonra içine düşülen durum bir güçsüzlük olarak görülemez. En nihayetinde milyonlarca insan bir değişimin kapısını aralayacağı ümidiyle 14-28 Mayıs tarihlerine dayandı ve dayanılan o duvar yıkılınca milyonlarca insan da o yöne doğru devrildi. Yani bunun güçsüzlükle bir alakası yok, basit bir fizik kuralı işledi. Çöken o umut duvarının bazıları altında kaldı, bazıları ufak tefek yaralar aldı, bazıları da üzerine yapışan tozları hafiften silkelemeye başladı.

21 yıllık iktidar sonucunda geldiğimiz nokta; ekonomik kriz, insan hakları ihlalleri, çevre katliamları, A’dan Z’ye ayırt etmeden ötekileştirilen ve yaşam tarzına müdahale edilen, geleceğini öngöremeyen milyonlar, tarikat yurtlarında istismara maruz bırakılan çocuklar, yaşam hakları ellerinden alınan kadınlar oldu. Buradan bakıldığında hiç de azımsanmayacak bu kalabalığı oluşturan ise az buz değil, resmen ülkenin yarısı. Bunu bilmekte ve defaatle kendimize hatırlatmakta fayda var. Çünkü her şeyin ‘onlar’ açısından tıkırında ilerleme ihtimalinde önümüzde şafağını saydığımız daha 5 yıl var ve bizim de bu ülkeden gitmeye niyetimiz yok.

Gitmiyoruz çünkü bu ülkeden hala umudu kesmedik, kaldı ki kendi yurdumuzdan başka gidecek yerimiz yok. Sanıldığının aksine tuzumuz da kuru değil. Biz yeni kentler, yeni ülkeler, yeni denizler bulamayacağız. Bu ülke peşimizi de bırakmayacak.

***

İçinde yaşadığımız yıllar, “her şey benim başıma geliyor” düşüncesini perçinlerken, ne yaşanırsa yaşansın her şeyin “bana inada” gerçekleşiyor olduğunu pompalıyor. Oysa tarih basit anlamıyla tekrarlardan ibarettir. Bu tekrar yalnızca kaybedenler açısından değil, ‘kazananlar’ açısından da tekerrür eder. Tarihte kaybedenler hep kaybetmediği gibi, kazananlar da hep kazanmadı.

Bütün umutlarını seçime bağlayan ve seçimle birlikte bütün umutları yerle yeksan olan genç kuşağa 26 yaşındaki August Landmasser’i hatırlatmak gerek. Faşizmin en güçlü olduğu ve yapacaklarının sınırının olmadığı bir yerde ve tarihte, Landmasser yalnızca kendisi bu kötülük iktidarına meydan okumakla kalmamış, biz hala buradayız ve teslim olmuyoruz diyebilme cüretini göstererek kendisiyle birlikte teslim olmayanların varlığını gösterebilmiştir.

Bu kez de biz, bizi elbet bir gün haklı çıkaracak olan tarihe notumuzu düşelim.

Buradayız, gitmiyoruz.