Arzu sömürüsü olarak ‘hayalindeki işi yap’ anlatısı

Yayınlama: 23.11.2022
A+
A-

21. yüzyılın yükselen anlatılarından biri olan “hayalindeki işi yapmak” özellikle 30 yaş altı çalışanlarda oldukça yaygın bir arayış. Her geçen gün Ted-Talk konuşmalarıyla, YouTube kanallarındaki başarılı start-up hikayeleriyle beslenen bu anlatı, sabah 9 akşam 6 monoton çalışma temposuna göre, para kazanmanın daha katlanılabilir bir yolu gibi görünüyor. Ama kazın ayağı çoğu zaman hiç de öyle olmuyor.

Hayalindeki işi yapma anlatısının en çok karşılık bulduğu alanlar büyük oranda yaratıcılık gerektiren sektörler, eğlence sektörü ve kültür alanına dönük sektörler diyebiliriz. Bu sektörlerde faaliyet gösteren çalışanlar, kimi zaman mesleki tatmin amacıyla, kimi zaman işin getirdiği unvan tatmini nedeniyle, kimi zaman da kendilerini bu ışıltılı hayatın bir parçası hissetme içgüdüsüyle, ilgili sektörlerde çalışmayı sürdürüyorlar.

Keyifli bir iş yapmak ya da adı anıldığında mesleğinin getirdiği ünvanı gururla taşımak adına ödenen bedelse düşük ücrete çalışmak ve karşılığı ödenmeyen uzun ve yorucu mesai saatleri oluyor.  Çalışan kişinin bu işi yapma eğiliminin altında yatan arzuları bilen ve bu durumu devamlı idealize eden işveren de çalışanlarını olabilecek en kötü çalışma koşullarında çalıştırabilmenin yolunun bulmuş oluyor. Diğer bir ifadeyle, emek sömürüsünün bir alt varyantı olarak arzuların da sömürülmesi söz konusu oluyor. Hakikat kendisini çok geçmeden dayattığında, evin kirası ödenemediğinde, faturalar biriktiğinde, sosyalleşebilecek maddi imkanlar elde edilemediğinde, hayalindeki işi yapmak için çıkılan yol, çoğunlukla hayallerin kabusa dönmesiyle son buluyor.

Arzu sömürüsünün en yoğun yaşandığı sektörler, aynı zamanda gelir eşitsizliğinin de en yaygın olduğu sektörler. Ortalama ücretin çok altında çalışmaya mecbur bırakılan meslek gruplarının başında, moda tasarımcılığı, makyaj sanatçılığı, fotoğrafçılık, video editörlüğü, güzellik uzmanlığı gibi meslekler geliyor. Bu meslek gruplarını özel okul öğretmenliği, gazetecilik gibi sektörler takip ediyor. Zihinsel yaratıcılığın önem taşıdığı sektörlerdeki ücretli çalışanlar, çalıştıkları sektörün toplam gelir hacminden en az pay alan çalışanlar aynı zamanda.

Kültür ve eğlence sektörünün toplam ekonomideki payı her geçen gün artarken, bu alanda çalışanların aldığı ücret ve sağlanan istihdam devamlı azalma eğilimi gösteriyor. TÜİK’in 01.12.2021 tarihinde yayımlanan “Kültür Ekonomisi ve Kültürel İstihdam İstatistikleri” raporuna göre, 2020 yılında bir önceki yıla göre kültür harcamaları %5.9 artış gösteriyor. Yine aynı yıl aralığında kültürel sektörlerdeki girişimlerin cirosu %6.8 artarken, kültür alanındaki istihdamda %6.2 azalma olduğu ifade ediliyor. Benzer trend tüm dünya ülkelerinde gözleniyor.

Tüm bu tablonun sonucunda ilgili sektörlerden ciddi bir kaçış eğilimi olduğunu söylemek mümkün. Burjuva anlatı her ne kadar kendisini “mesleki tatmin, sevdiğin işi yapma” gibi anlatılarla beslemeye çalışsa da, buna razı gelmeyenleri “arzularının peşinden gidemeyecek kadar korkak” olmakla itham etse de gündelik hayatın hakikatleri, çalışanları, hayaller ve kapitalizmin acı gerçekleri arasında bir seçim yapmaya zorluyor.

Bir yanda ekmek ve su gibi hayati bir ihtiyaç olarak hayatını anlamlandırma ve kendini gerçekleştirme arayışı, diğer yanda insanın maddi varlığını sürdürebilmesi için katlanması gereken ve her geçen gün tüm çalışma alanlarında koşulları giderek ağırlaşan emek süreçleri, geçinmek için emeğinden başka satabilecek hiçbir şeyi olmayanları ringin köşesine doğru sıkıştırıyor. Ancak tüm bu olumsuz tabloya karşın “inatçı köstebek” kazmaya devam ediyor…

Yazarın Son Yazıları