Bursaspor kültürü Atatürk Stadı’yla yıkıldı: Keşke hiç taşınmasaydı

Bursaspor’un şampiyonluk yaşadığı efsane mabedi Atatürk Stadyumu’nun yıkılmasıyla beraber, taraftar kültürü de yerini futbol izleyicisi noktasına bıraktı. Eski stadyumda oynanan maç öncesi stadın etrafı karnaval alanına dönerken, yeni stadyuma geçilmesiyle beraber taraftarlar hızlıca stada girip maçını izliyor ve sonrasında evlerinin yolunu tutuyor. Bursaspor’a gönül vermiş olan Mehmet Güzelsöz ile Atatürk Stadı’nın yıkılmasının ardından yok olan tribün kültürünü konuştuk.

Bursaspor kültürü Atatürk Stadı’yla yıkıldı: Keşke hiç taşınmasaydı
Yayınlama: 18.09.2023
A+
A-

BursaTanık Özel

On binlerce Bursaspor taraftarının hakemin düdüğü ve akabinde meşin yuvarlağa dokunulmasıyla başlayan ve çeperinde Osmangazi’nin en büyük parklarından biri Kültürpark ile çevresinden duyulan o ses: “1, 2, 3, Bursaaasporrrr…” 2015 yılında kesildi.

1948 yılında hizmete açılan Bursa Atatürk Stadyumu 2015 yılında yıkılınca yeni yeri olan Nilüfer’e bağlı Acemler’deki Timsah Arena’ya taşındı. Daha modern görüntüsüyle Bursa’yı ziyaret edenlerin dikkatini çeken stadın adı da değişti: “Timsah Arena”

“KEŞKE HİÇ TAŞINMASAYDI”

Değişen yalnızca isim olmadı. Atatürk Stadyumu’nun yıkılmasının ardından kentte yalnızca futbol adına değişiklik olduğunu söylemek Bursasporlulara göre haksızlık. Stadyumla birlikte aslında adı konmamış bir toplumsal mutabakat hali olan ‘fanatik taraftarlık’ ruhu da silikleşti. Bursa’nın, Bursaspor’un ve yeşil beyazlı ekibi destekleyen herkesin dilinde aynı ifade, “keşke hiç taşınmasaydı.”

Mehmet Güzelsöz, pek çok insan gibi Bursa’ya göç edenlerden. Ancak futbola olan tutkusu Güzelsöz’ün kendisini Bursalı olarak tanımlamasına yetmiş. Aslında Atatürk Stadyumu’nda oluşan fanatik taraftarlıktan bahsedilen de tam olarak Güzelsöz’ün hissiyatı. Güzelsöz ile buluşmak için sözleşiyoruz, konu elbette Bursaspor ve Atatürk Stadyumu. Buluştuğumuz yer ise bundan 8 yıl önce tribünlerinden destek verdiği takımının yeni yeri, yani Millet Bahçesi.

“MAÇ ÖNCESİ KARNAVAL GİBİYDİ”

Güzelsöz, önce Bursa’ya taşındıktan sonra nasıl Bursasporlu olduğunu anlatıyor. Yaklaşık 30-35 yıl önce yani 8-9 yaşlarında mahallesindeki Bursasporluları görüp, yeşil beyazlı ekibi desteklemeye başladığını anlatıyor. Atatürk Stadyumu’nun yıllar içerisinde “evi” olduğunu anlatıyor Güzelsöz ve ilk olarak maç öncesinden yani stada girmeden önce yaşananlara dair şunları söylüyor:

“Buranın kendi kültürü vardı. Maç öncesi bir karnaval gibiydi. Yeni stadyumda bunu sağlayamıyoruz. En büyük sorun ise başarısızlık. Bursaspor’un yeni stada taşınmasıyla birlikte ivmesi düşmeye başladı. Fiziki olarak buradan taşınması bence taraftarları da etkiledi.”

“BURADA YAŞAM VARDI”

Yeni stadın modern yapısının kadınlar açısından daha iyi olduğuna vurgu yapıyor Güzelsöz, ancak yine de eski stattaki atmosferin yeni statta yaşanamadığını ve yaşanamayacağını belirtiyor. Nedeni ise Atatürk Stadının daha merkezi bir yerde, ulaşılır olması. Atatürk Stadyumu maç günlerinin yanı sıra diğer günlerde de yeşil beyazlı ekibe gönül vermiş taraftarların sosyalleşme alanlarıydı. Güzelsöz, “Burada yaşam vardı, yeni yerde yaşam yok” diyerek anlatıyor.

“ŞİMDİ MAÇA 5 DAKİKA KALA STADA GELİYORUZ”

“Bir pazar sabahı evden çıkıp, buraya geliyorduk. Muhabbetimizi burada yapıyorduk. Haftada, ayda bir görebileceğim insanları burada görüyordum, yeni stat bu açıdan oldukça kısır. Belki takım başarılı olsaydı biz orada da bir kültür oluşturabilirdik. İçki tüketen insanlar da var. Bu insanların yeni yerde oturup kalkabileceği alanlar yok. Dolayısıyla insanlar çevreye dağılıp oturuyor. Cami de pazarcı da bölgede oturanlardan haliyle şikayetçi oluyorlar. Biz saatler öncesinden stadın çevresinde olmayı severdik. Şimdi sadece maça 5 dakika kala gidip içeri giriyoruz. Eşimizle dostumuzla vakit geçirecek alan maalesef yok.”

Bu durum Güzelsöz’e göre bir kültürün oluşmasındaki en büyük eksiklik. Üstelik yıllarca Osmangazi Altıparmak’ta bulunan Atatürk Stadyumu ile birlikte bir kent hafızası da oluştu. En etkileyici anı ise Bursaspor’un 2010 yılında Süper Lig’de yaşadığı şampiyonluktu. Anıların biriktiği sokaklarda futboldan ve coşkusundan uzak bir Bursaspor taraftarı mevcut. Futbolla birlikte kentte oluşan hava futbolun da dışına taşmıştı. Sivil toplum örgütleri gibi hareket etmeye başlayan taraftarlar, çeşitli projeler ile etkinlikler de yapmıştı.

“BURSASPOR İÇİN EŞİMİZDEN, DOSTUMUZDAN FEDAKARLIK ETTİK”

Güzelsöz, futbolla ve Bursaspor’la ilgili kurduğu ilişkiyi anlatmaya devam ediyor: “Bursaspor için eşimizden, dostumuzdan fedakarlık edip yollara düştük. Kimi arkadaşların çocukları kendisi deplasmandayken doğdu.” Güzelsöz, bu sözleri ifade ederken, heyecanlanıyor. Futbolla ilgilenmeyen pek çok insanın yadırgayabileceği bu ifadeler Güzelsöz ve diğer taraftarları heyecanlandıran türden.

TRİBÜNE KÜSMELER BAŞLADI

“Deplasman” diyor Güzelsöz ve devam ediyor: “Tribünden bir arkadaşımızın çocuğu olduğunda çok seviniyorduk. Bizim için yeni bir fanatiğin doğması demekti. Biz aynı kapta, aynı yerde yemek yiyen insanlardık. Birlik ve beraberliğimiz vardı. Zamanla başarı da olmayınca kırılmalar çok oldu. ‘Artık yeter’ deyip tribüne gelip gitmeyen insanlar oldu. Biz şampiyonluktan sonra şımardık.”

“EN AZINDAN RANTA KURBAN EDİLMEDİ”

Futbola ilgi duymayan Bursalıların da en az bir kere tribünde yerini aldığını ifade ediyor Güzelsöz, “Kültür değişti. İnsanlar müşteri gibi oldu. Çünkü bunu istediler. Böyle bir dünya yok yani. Aslında alan müsait ancak bizim kendi yaşama habitatımız açısından uygun değil. Affedersiniz tuvalete dahi gidecek bir yer yok. Dönemin Belediye Başkanı Recep Altepe’nin bize verdiği söz, Atatürk Stadyumu’nun aynı projeyle yeni yere yapılacağıydı. İsteselerdi yapabilirlerdi, ancak ranta kurban edildi. Stadımız yıkıldığı için üzgünüz, ancak Millet Bahçesi olduğu için de seviniyoruz en azından ranta kurban edilmedi.”

 

Bilgi Notu:Bu haber Dijital Medya Araştırmaları Derneği tarafından düzenlenen NewsLabTurkey Bağımsız Medya İçin Kuluçka Programı kapsamında desteklenmiştir.

Bu haber içeriğinin sorumluluğu tamamen Proje Adı’na aittir ve hiçbir koşulda Dijital Medya Araştırmaları Derneği’nin duruşunu yansıtmamaktadır.