TMMOB’den yerel seçimler öncesi çağrı: Toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim

TMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu, 31 Mart 2024 yerel seçimleri öncesi, demokratik ve kamu yararını ön planda tutan yerel yönetim anlayışının önemini vurgulayan bir bildirge yayınladı. Bildirgede, neoliberal politikaların yol açtığı sorunlara dikkat çekilirken, sağlıklı ve yaşanabilir kentler için bilimsel, teknik ve kamusal hizmetlerin önemi üzerinde duruldu.

TMMOB’den yerel seçimler öncesi çağrı: Toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim
Yayınlama: 06.03.2024
A+
A-

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimler öncesinde kapsamlı bir seçim bildirgesi yayınladı. TMMOB, demokratik katılımı ve çağdaş yerel yönetim anlayışını vurgulayarak, kent yönetiminde bilim, teknik, hukuk ve kamu yararının öncelenmesi gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin neoliberal politikalar altında sermayenin çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırıldığı ve bu sürecin kentsel dönüşüm, arazi rantı ve özelleştirmelerle kentlerin ve doğal alanların zarar gördüğünü ifade edenTMMOB Bursa İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Şirin Rodoslu Şimşek, “Bu süreç, toplumsal ve ekonomik tüm sektörlerde serbestleştirme ve özelleştirmelerle çok yönlü olarak yürütülmüştür. Üretimden vazgeçerek ülke ekonomisini arazi rantı üzerinden temellendiren iktidar çıkardığı yasa, yönetmelik ve KHK’larla yapı denetimi, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibimühendislik-mimarlık hizmetlerinden sanayiye, eğitimden sağlığa kadar pek çok kamusal hizmeti ticarileştirmiş, özelleştirmiş; hiçbir insani, hukuksal, ulusal ya da evrensel değer ve kurala uymaksızın ülke topraklarını dünyanın emlak/rant piyasası haline getirerek ülkemizi ve kentlerimizi yağmaya açmıştır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin terk edildiği, demokrasinin hiçe sayılarak tüm yetkilerin tek merkezde toplandığı, kendi söylemleriyle “bir anonim şirket gibi” yönetilen ülkede sermaye ile devlet arasındaki ilişki, arazi rantı ve bina yapımı üzerinden şekillenmektedir. İnşaat sektörünün başat aktör olduğu ekonomik politikaların doğrudan uygulama alanı ise kentler ve yerel yönetimlerdir.” dedi.

“KENTSEL DÖNÜŞÜM RANTSAL DÖNÜŞÜME KURBAN EDİLMESEYDİ ACILARIMIZIN BOYUTU AZALABİLİRDİ”

6 Şubat Depremleri gibi doğal afetlerin yaşanan büyük can ve mal kayıplarının, mevcut politikaların bir sonucu olduğu vurgulayan Şimşek, “Bizler, doğa olaylarının afete dönüşmesinin engellenebileceğini çok iyi biliyoruz. Bu gerçeği, bilimsel ve teknik boyutlarıyla raporlarımızda, açıklamalarımızda ve uyarılarımızda sürekli vurguluyoruz. Kentsel dönüşüm adı altında yürütülen süreç rantsal dönüşüme kurban edilmeseydi ve deprem tehdidi altındaki yerleşimlerin dönüşümleri doğru biçimde yapılabilseydi yaşadığımız acıların boyutunu en aza indirebilirdik.” şeklinde konuştu.

Kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi, plansızlık ve denetimsizlik sonucu kentlerin sağlıksız büyüdüğünü  ve sosyal hizmetlerin ticarileştirileştiğini ifade eden Şimşek, sağlıklı kentleşmenin, kamu yararını önceleyen bütünlüklü planlama ve yerli mühendislik kaynaklarının kullanımı ile mümkün olacağını vurgulayarak, kentlerin ve toplumun “toplumcu, demokratik ve halkçı bir yerel yönetim” anlayışına ihtiyacı olduğunu belirtti.

Haber Merkezi