Özgür Özel’den İBB iddianamesi hakkında açıklama: Ortada bir tane kanıt yok!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB iddianamesindeki gizli tanık ile ilgili dikkati çeken bir ayrıntıyı ‘suçüstü yakalandılar’ diyerek açıkladı. Özel, “Beyefendiler iddianameyi yaparken, Meşe’nin ifadelerini çıkarmışlar, iddianamede şimdi Ekrem Başkan ve arkadaşlarına sorulan Meşe ifadelerinin hiçbiri yok. Meşe yok. Yerine İlke’yi koymuş. 31 Mart’ta İlke yoktu. Şimdi diyor ki 18 Kasım 2024’te İlke ifade verdi. Meşe’nin çektiği ifadeleri İlke’ye şarj etmişler” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel’den İBB iddianamesi hakkında açıklama: Ortada bir tane kanıt yok!
Yayınlama: 13.11.2025
A+
A-

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kabataş Meydanı ve Transfer Merkezi Açılışı’na katıldı.

İBB iddianamesi hakkında değerlendirmelerde bulunan Özel, “Kanıtlanmış bir kör kuruş yok. Bir delikli para yok” dedi.

Gizli tanık ayrıntısına dikkati çeken Özel, “Beyefendiler iddianameyi yaparken Meşe’nin ifadelerini çıkarmışlar, iddianamede şimdi Ekrem Başkan’a ve arkadaşlara sorulan Meşe ifadelerinin hiçbiri yok, Meşe yok. Yerine İlke’yi koymuşlar. 31 Mart’ta İlke yoktu. Şimdi diyor ki ‘18 Kasım 2024’te İlke ifade verdi. Meşe’nin çektiği ifadeleri İlke’ye şarj etmişler. O yalanları ‘İlke’ diye yazmışlar, nasıl bir suçüstü yakalanmışlar” diye konuştu.

“Gizli tanık vazgeçince gizli tanık değiştirilmiştir” diyen Özel, “Noktasına, virgülüne kadar aynı ifade. Arada sekiz ay fark var. O gün İlke diye biri yok. Bugün İlke diye biri var. Şimdi Hakimler Savcılar Kurulu’na başvuruyu arkadaşlar hazırlıyor” ifadelerini kullandı.

Canlı yayın çağrısında bulunan Özel, “TRT başta isteyen her kanalın duruşmaları canlı yayınlayacağı bir yargılama istiyoruz. ‘Hodri meydan’ diyoruz. Atın iftirayı, alın cevabı” ifadelerini kullandı.

Özgür Özel’in açıklamaları şöyle:

“Ekrem Başkan 239 gündür hapiste tutuluyor. Ve o günden beri talep ettiğimiz, ‘Hadi’ dediğimiz, adeta fasikül fasikül yandaş medyaya servis edilen, güya soruşturmanın gizliliği var, bunun altını dikkatle çiziyorum. HSK’ya, Hakimler Savcılar Kurulu’na resmi başvuru yapacağız, hazırlıyoruz. Buradan da ilanen söylüyorum. İstanbulluların huzurunda bütün Türkiye’ye canlı yayınlarda ifade ediyorum. Soruşturma güya gizliydi, avukatlara bile çok kısıtlı bilgiler veriliyor, kendi ifaden dışında hiçbir şey göremiyordun. Ama iki güne bir, bir büyük yalan söylediler. İki günde bir, bir iftira attılar. İki günde bir, bir haysiyet cellatlığına giriştiler. Şimdi karşınıza bir iddianame ile nihayet çıktılar.

İddianameyi ikiye ayıralım. İki sözüm de doğrudur. Şimdi ikisinden de bahsedeceğim. İddianamede bilinmedik bir şey yok, bilmediğimiz bir şey yok. Ama bildiğimiz bir şey de yok. İddianamede televizyonlara söylenen ‘Şu oldu, bu oldu’ dedikleri bütün fasiküllere, hani eskiden gazeteler diyordu ya ‘Fasikül fasikül ansiklopedi’ her gün yandaşlara ne sızdırdılarsa, son gün buna bir kap yapmışlar, ‘Ansiklopedi gibi iddianame’ diyorlar. Güya soruşturmada gizlilik vardı, yandaş bazına sızdırdıkları her şey iddianamenin içinde bir kısmı ile. Bu konuda olmayan şey; ‘Kanıtlayacağız, ispatlayacağız, biz sadece sözle yapmayız.’ Daha 2 Eylül günü söyledi. Dedi ki ‘Tanık beyanıyla tutuklu olan kimse yok. Varsa söyleyin, yarın salalım’ dedi. İddianame çıktı, başta Kadriye Kasapoğlu, Özel Kalem Müdürü Ekrem Başkan’ın, Mehmet Pehlivan, Ekrem Başkanımızın avukatı, Kadir Öztürk, Sabri Caner Kırca ve Hüseyin Yurttaş ve daha niceleri sadece tanık beyanıyla şu anda tutuklular. Sözünüzün bir ağırlığı varsa, sözünüzün eriyseniz, arkasındaysanız onlarca arkadaşımızı derhal serbest bırakmanız lazım.

“KANITLANMIŞ BİR KÖR KURUŞ YOK”

‘İddianamede sadece tanık beyanı yok, kanıt var’ diyordu. Kanıtlanmış bir kör kuruş yok. Bir delikli para yok. Kanıtladığı varsa etkin pişmanlıktan iftira atanların sıkıştıkları noktada söyledikleri var, kendilerine dair. Ekrem Başkanımıza dair, namuslu belediye bürokratlarımıza dair, İstanbul’a hizmet eden bu kıymetli kadrolara dair bir kör kuruş, ne ispat, ne kanıt, hiçbir şey yok. Ne var? 969 kez ‘hatırladığım kadarıyla’ var. 691 kez ‘-mışlar, -mişler, -muşlar’ var, 546 kez ‘duydum’, 499 kez ‘olabilir’, 235 kez ‘ben böyle düşünüyorum’, dokuz kez ‘hissettim’ var. Kanıt yok, ortada bir tek kanıt yok.

Ama kanıt olmayınca mesela ne var ortada? Ekrem Başkan’ın oğlu para istemiş, resmi hesabından para yollamış. 772 bin lira. Altı metrelik bir tekne almış 27 yaşındaki oğlu kendine. 772 bin lira, bir daire 20 milyon, 30’da biri bir dairenin. Ve Anadolu Ajansı sehven, TRT yanlışlıkla bu 772 bin lirayı, 772 milyon lira yazmışlar. İddianamenin ilk günü ‘772 milyon lira yolladığı anlaşıldı.’ Dekont 772 bin lira. Söylenenin binde biri. Ve para babanın oğluna yolladığı, oğlunun da namusuyla çekip kendine altı metrelik, altı metrelik, ‘Bir gemi var, gemicilik var’ deyip 250 metrelik gemilere ‘gemicik’ diyedursun altı metrelik böyle herhangi bir yerde satılan bir basit meseleyi 1000 katı diye söylediler. Uğraştık, aradık. Dün akşam benim konuşmamdan sonra yayından kaldırdılar. ‘Özür dileyin’, ‘Kaldırdık işte, özür diletmeyin.’ Hakan Bahçetepe’nin Gaziosmanpaşa Belediyesi’ndeki kasasından böyle dolar çıkarıyor görüntüleri vardı. Gördüm, inanamadım. ‘Hemen arama tutanağı gelsin, bu paranın ne işi var belediyede?’ dedim. Arama tutanağı geldi. Mühür var, hard disk var. ‘E para?’ TRT’yi aradık, ‘Ne yapıyorsunuz siz?’ ‘Anadolu Ajansı yolladı.’ ‘Ne yapıyorsunuz siz?’ ‘Elimize görüntü ulaşmamıştı, stok görüntülerden yolladık.’ FETÖ’cülerin AK Partililere verip de AK Partililerin böyle paraları çıkardığı görüntüleri, sanki şimdinin görüntüleriymiş gibi yolladılar. Mustafa Akın’ın yayladaki kasasından 48 tek mermi çıktı. Ruhsatlı beylik silahına ait. Bir kuruş para yok. Orada Euro gösterdiler, Gaziosmanpaşa’da dolar gösterdiler. İddianame çıktı, ikisinin de kasasından hiçbir şey çıkmadığı ortaya çıktı.

“ERDOĞAN’DAN ÖZÜR BEKLİYORUM”

Buradan açıkça söylüyorum. Atılan iftiralar var, arkası boş. Kanıtı yok, ama buradan bir tane gerçekten sorumluluk alacak, namuslu, ‘Ben de kandırıldım, özür diliyorum’ diyecek TRT’den bir yetkili bekliyorum. Anadolu Ajansı’ndan bir yetkili bekliyorum. A Haber’den bir haysiyetli yönetici bekliyorum. TGRT’den özür dileyecek namuslu, erdemli birini bekliyorum. Merkez medyadan haberin doğruluğunu soruşturmadan yayın yapan yayın yönetmenlerinden özür bekliyorum. Bunların hepsini birden organize eden Recep Tayyip Erdoğan’dan açıkça özür bekliyorum, özür bekliyorum.

Bu söylediğim isimlerin hepsine söylüyorum: İlk gün servis edilen 560 milyar liralık yolsuzluğun, 560 lirasının kanıtı nerede? Kanıtı nerede? Günlerce ‘İBB’den bin 200 cep telefonu alındı, dağıtıldı’ dediniz. Bir tanesinin ispati nerede? İddianamede ne 560 milyar var, ne bin 200 tane cep telefonu var. ‘İmamoğlu’nun lüks araçları’ dediniz, MHP milletvekilinin çıktı. Hani özür nerede? ‘Pandemide bin 388 konser verildi, konserlere fahiş fiyatlar, milyonlar ödendi’ dendi. İddianamede adı bile geçmiyor. ‘KİPTAŞ 100 daireyi beşte bir fiyata delegelere dağıttı’ dediniz. Delegelerin adı bile geçmiyor. 100 değil bir tane daire hakkında bile iddianameye bir kelime bile yazamadılar. ‘Para dolu valizler’ dediler. Özgür Çelik Başkanım valizi açtı jammer’ı gösterdi. ‘İddianamede göreceksiniz paraları, para kulelerini’ dediler. İddianamede ‘Valizlerin içinde jammer var, hangi gizleyecek konuşmalar yapılmış? Jammer’a neden ihtiyaç duyulmuş?’ diyor. Buradan açıklıyorum. Mevcut Cumhurbaşkanı, attığı her adımda arkasında jammer kamyonu ile gezerken, her toplantıda jammer o ilçenin neredeyse bütün iletişimini keserken, elini yıkamaya lavaboya giderken jammer çalıştırma ihtiyacınız hangi ihtiyaçtan doğuyorsa, mevcut Cumhurbaşkanı niye jammer kullanıyorsa, bir sonraki Cumhurbaşkanı da o yüzden jammer kullanıyor.

“CHP’YE KAPATMA DAVASI AÇMAYA ÇALIŞTI HADSİZLER”

İşin özünü, sözünü kimse çarpıtmasın. Bunların sonunda Cumhuriyet Halk Partisi’ni kapatma davası açmaya çalıştı hadsizler. Millet bir ayağa kalktı, ‘Savaş meydanında Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partiyi Kenan Evren kapatamadı. Sen mi kapatacaksın?’ dedi, alnını karışladı bunların. Bir yanda hemen başsavcılıktan yazı: ‘Bizim kapatma ile ilgili bir şeyimiz yok, bildirim yaptık.’ Millet daha beter yüklendi, ‘Efendim biz kapat demedik, sadece görevimizi yaptık.’ Ama yazdıkları yazı çıktı ortaya. Anayasanın parti kapatma maddelerini hatırlatan, bu fiillerin süreklilik arz ettiğinde kapatmanın şart olduğunu söyleyen yazılarını, başsavcıyla rekabet halinde oldukları savcı sızdırdı medyaya yolladı. Şimdi AK Parti bu kadar yanlışın yanında kendisi kapatma davalarının mağduru olmuş bir siyasi hareket olarak, Cumhuriyet Halk Partisi’ni kapatmaya çalışan, kapattırmaya çalışan bir siyasi hareket olarak bir kez daha suçüstü yakalandı.

GİZLİ TANIK AYRINTISI

Son suçüstü dün akşam gerçekleşen bir mesele. Hani Tayyip Bey bazen diyor ya ‘Bu Allah’ın bir lütfu.’ Bana bu nazarı da Nuri Aslan değirdi, ‘Efendim 69 miting oldu, önünde notlar var. Notlara bakmadan konuşuyor, nasıl böyle konuşuyor? Genel Başkan nasıl konuşuyor?’ Dün akşam nota bakmadan konuşurken dilim sürçmüş Meşe diyeceğime Çınar demişim. Allah’ın bir lütfu. Çınar desem susup oturacaklar. Meşe deyince; ‘Meşe diye bir şahit vardı, yalancı şahit vardı. Sizin gizli tanık dediğiniz, mahkemede bile yüzünü buzlayacağınız, adını gizleyeceğiniz Meşe diye bir tanık vardı’ diyeceğime Çınar demişim. Odunların adını karıştırmışım. Meşe diyeceğime Çınar deyince hemen bir açıklama yaptılar. ‘Efendim Çınar diye bir gizli tanığın beyanını geri çektiği, sonra intihara giriştiği, yedinci kata çıkamadığı söylendi. Böyle bir şey yok.’ Ben ‘Çınar’ın ifadelerini İlke’ye yüklediniz’ derken açıklama yaptılar Allah’ıma bir şükür. ‘İlke, 18 Kasım 2024’te ifade vermiştir’ diyor.

Şimdi öyle bir suçüstü ile karşı karşıyayız ki bütün İstanbullular, aziz milletim. 19 Mart tarihinde üç gizli tanık vardı; Meşe, Ladin, Çınar. Bugün 15 gizli tanık var. Ama 19 Mart’ta Ekrem Başkan alındığında, ilk arkadaşlarımız alındığında onlara söylenen ifadelerde dön – dolaş ‘Meşe, Ladin, Çınar.’ Özellikle de Ekrem Başkan’a dünya kadar Meşe ifadesi. O gün İlke diye biri var mı? Yok. O gün, Meşe var. Bu Meşe’ye bir sözler vermişler. Meşe yedinci kata girememeye başlayınca, sözler tutulmayınca… Oralara da geleceğiz çok yakında. Meşe artık gizli tanık olabilecek özelliği kaybetmiş. ‘Konuşurum’ demiş, ‘Doğrusunu anlatırım. Beni kandırdınız’ demiş. Beyefendiler iddianameyi yaparken Meşe’nin ifadelerini çıkarmışlar, iddianamede şimdi Ekrem Başkan’a ve arkadaşlara sorulan Meşe ifadelerinin hiçbiri yok, Meşe yok. Yerine İlke’yi koymuşlar. 31 Mart’ta İlke yoktu. Şimdi diyor ki ‘18 Kasım 2024’te İlke ifade verdi. Meşe’nin çektiği ifadeleri İlke’ye şarj etmişler. O yalanları ‘İlke’ diye yazmışlar, nasıl bir suçüstü yakalanmışlar.

İşte ispatı; satır satır, sayfa sayfa. Düşünün ki Ekrem Başkan’a şöyle soruyorlar, gizli tanık Meşe 17 Mart’taki ifadesinde şöyle söylemiş: ‘Reklam İstanbul isimli şirketin asıl yatırımcısının Murat Ongun ve Serdal Taşkın olduğuna dair elimde ses kaydı var’ demiş. Kim? Meşe. Bunu bizim arkadaşlara; Serdal’a, Murat Ongun’a, Ekrem Başkan’a sormuşlar. İddianamede Meşe diye biri yok, bu iddianameyi İlke diye bir gizli tanığın verdiğini söylüyorlar. Satırı satırına aynı. Meşe ne dediyse, iddianamenin 203’üncü sayfasında ‘İlke bunu söyledi’ diye tekrarlıyorlar. ‘Bu ihale işlerinin hak edişini Barış Kırıç yönetir, Murat Ongun yanındadır.’ Meşe gitmiş, yerine İlke gelmiş. Yine aynı sayfada, aynı ‘kopyala – yapıştır’la ‘Emrah Bağdatlı üzerinden para dağıtımı yaparlar, ben bunu biliyorum demiş’ Meşe. Meşe ile anlaşamamış, gitmişler şimdi oraya İlke yazmışlar. Şimdi en çarpıcılarından biri; Gazetecilere atılan iftiralar Meşe’nindi ya. Gazetecilere ‘Size para veriliyor, ona göre yazıyorsunuz’ diye Meşe söylemişti. Meşe şimdi bunu öyle söylemeyeceğini söyleyecek diye, apar topar atılınca yerine İlke yazmışlar.

HSK’YE BAŞVURU

Şimdi soruyorum vatandaşlarımıza, 19 Mart günü ifadeler varken o gün söylenen cümle, o gün olmayan İlke’ye bugün yazılıp Meşe çıkarılıyorsa ifade Meşe’nin midir, İlke’nin midir, yoksa bu bir iftiradır. Gizli tanık vazgeçince gizli tanık değiştirilmiştir. Noktasına, virgülüne kadar aynı ifade. Arada sekiz ay fark var. O gün İlke diye biri yok. Bugün İlke diye biri var. Şimdi Hakimler Savcılar Kurulu’na başvuruyu arkadaşlar hazırlıyor. Bunu mahkemede savunuruz. Hakimin gözünün önüne koyarız. Çünkü bizim elimize 19-20-21 Mart’ta, ‘Bunları Meşe söyledi’ var. Şimdi Meşe yok. Yerine İlke var. Demek ki sözün gerçekliği değil iftiraya aranan biri sahip, o gün o bulunmuş, bugün arıza çıkarmış. Yerine yepyeni bir isim konmuş. Ne yapacaklarmış bir de bunu buzlayacaklarmış, ‘İnan ki bu gizli tanık doğru söylüyor’ diyeceklermiş. HSK’dan bu işe el koymasını isteyeceğiz.

“CESARETİNİZ VARSA CANLI YAYIN İSTİYORUZ”

Ekrem Başkan masumdur, arkadaşlarımız masumdur. Atılan iftiralar çürüyecek. Millet doğruyu görecek. Eninde sonunda Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı olacaktır. Söz veriyoruz. Bugün de, bu güzel günde, dünya kadar yandaş kanal, kalem, ittir kaktır o pespaye boş değil bomboş iddianameyi savunamazken, ‘Hadi bakalım iddianame çıkınca ne yapacaksınız, savunun görelim’ diyenlere diyorum ki: İşte buradayım. En güvendiklerini çıkarsınlar, iddianame için istedikleri kanalda tartışmaya hazırız. Ama Sayın Bahçeli’nin sözünü de unutmasınlar. TRT başta isteyen her kanalın duruşmaları canlı yayınlayacağı bir yargılama istiyoruz. ‘Hodri meydan’ diyoruz. Atın iftirayı, alın cevabı. Cesaretiniz varsa canlı yayın istiyoruz.”

Haber Merkezi