Marmara Yaşasın Grubu: Gelin, Marmara’yı birlikte kurtaralım!

Marmara Yaşasın Grubu, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe dikkat çekmek basın açıklaması gerçekleştirdi.  ‘Marmara Yaşasın’ başlıklı kampanya başlatan grup herkesi kampanyaya destek olmaya çağırdı.

Marmara Yaşasın Grubu: Gelin, Marmara’yı birlikte kurtaralım!
Yayınlama: 04.02.2023
A+
A-

Marmara Yaşasın Grubu, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe dikkat çekmek basın açıklaması gerçekleştirdi.  ‘Marmara Yaşasın’ başlıklı kampanya başlatan grup herkesi kampanyaya destek olmaya çağırdı.

Bursa Su Kolektifi’nin de içinde yer aldığı Marmara Yaşasın grubu, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe dikkat çekmek için Divriği Kültür Derneğinde basın toplantısı düzenledi.

‘Marmara Yaşasın’ şiarıyla kampanya başlattıklarını duyuran grup, herkesi kampanyaya destek olmaya çağırdı. Çağrıda; “Gelin, Marmara’yı birlikte kurtaralım! Marmara Yaşasın” dedi. Çok sayıda ekoloji örgütünün, meslek örgütlerinin, bilim insanlarının katıldığı toplantıda yok olanın sadece Marmara Denizi olmadığına dikkat çekildi. Basın açıklamasını Marmara Yaşasın adına Melis Tantan okudu.

‘MARMARA ÖLÜMÜN EŞİĞİNE GELDİ’

Marmara Bölgesinin 1950’lerden bu yana Türkiye’de sanayileşmenin ve ona bağlı olarak nüfus artışının en hızlı geliştiği bölge olduğunu hatırlatan Melis Tantan, “1980’lerden itibaren hızla uygulanmaya başlanan neoliberal politikalar, ranta, talana ve betona dayalı çarpık kentleşmeye ve tüketimde yoğun artışa yol açtı. Endüstriyel ve evsel atık sular, tarımda yoğun olarak kullanılan gübre ve tarımsal zehirler, gemi balast sularıyla denize taşınan kirleticiler, kıyılardaki yoğun yapılaşma, endüstriyel balıkçılığın sebep olduğu aşırı avlanma, deniz kıyılarının doldurulması gibi etkenler Marmara’yı ölümün eşiğine getirdi” dedi.

‘ÇOĞU CANLI TÜRÜ YOK OLDU’

şırı kirliliğe ve oksijen kıtlığına dayanamayan çoğu canlı türünün ya yok olduğunu ya da Marmara’yı terk ettiğini söyleyen Tantan, “Biyoçeşitlilikte ciddi azalmayla birlikte, kirliliğe dayanabilen türlerin sayılarında da önemli artışlar meydana gelmiştir” diye konuştu. 2021 yılının mart ayı civarında tekrarladığından beri sürekli gündemde olan müsilaj, aslında uzun yıllardır arıtılmadan Marmara Denizi’ne verilen atık suların yol açtığı deniz kirliliğinin bir sonucu olduğuna dikkat çekti.

‘MARMARA EKOKIRIM SUÇ MAHALLİNE DÖNÜŞTÜ’

Bugün Marmara Denizi’nin, tüm kıyı çevresi ve adalarıyla bir ekokırım suç mahalline dönüştüğünü anlatan Tantan, “Mega kent İstanbul Marmara’yı önemli ölçüde kirleten evsel atıksularıyla, Kocaeli-Dilovası bölgesi sanayi yoğunluğunun ürettiği hava ve su kirliliğiyle, Tuzla ve Yalova bölgeleri tersaneler kaynaklı kirlilikle, Ergene havzası bölgedeki tüm organize sanayilerden kaynaklı toprak ve su kirliliğiyle, kirliliği Marmara Denizi’ne taşıyan ve tamamının devreye girmesiyle daha da felakete yol açacak olan Ergene Derin Deniz Deşarjı’yla, Bandırma’da Gönen Nehri, Bursa’da Nilüfer Nehri’nin ağır endüstriyel, evsel ve tarımsal kirlilikleri denize taşımasıyla, Çanakkale-Balıkesir’deki ölçek planları sonucu ortaya çıkabilecek yat, liman vb projeleriyle, Biga’daki kömürlü termik santrallerin soğutma sularının neden oldukları kirlilik ve sıcaklık artışıyla, adalardaki çok sayıda mermer ocakları ile inşaatlar, hafriyatlar ve kıyı doldurmalarıyla tüm bölge istisnasız tüm illeriyle bir suç mahaline dönüşmüş durumda. Tüm Marmara çevresinde toprağı, havayı, suyu zehirleyerek ekolojik yıkımlara yol açan bu etkenler, sadece Marmara Denizi’ni yok etmiyor, aynı zamanda bölgede yaşayan insanlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor, yaşam alanlarını bozarak geçim koşullarını zarara uğratıyor, insanların denizle bağını kopararak, kültürel mirasa ve toplumsal hafızaya ağır darbe vuruyorlar” dedi.

Haber Merkezi