Hayvan ve yaşam hakkı savunucuları tarafından ‘Katliam Yasası’ olarak ifade edilen yasanın yönetmeliğini değerlendiren Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Melike Baysal, tıpkı yasa hazırlanırken olduğu gibi yönetmelik hazırlanırken de meslek örgütlerinin bilgisine başvurulmadığını belirtti. Baysal, yönetmeliğin maddelerine bakıldığı zaman bunun ölüm kanunu olarak hazırlandığının anlaşıldığını ifade etti.

Zehra Değirmenci
Hayvan hakları savunucuları tarafından “Katliam Yasası” olarak adlandırılan düzenlemenin yönetmeliği kamuoyunda tartışılmaya devam ederken, Bursa Veteriner Hekimler Odası (BVHO) Başkanı Melike Baysal, tasarıya yönelik sert eleştirilerde bulundu.
AKP’nin sokak hayvanlarının katledilmesine öngören Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 30 Temmuz’da Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmiş, 2 Ağustos’ta ise Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Hayvan hakları savunucuları tarafından “Katliam Yasası” olarak adlandırılan düzenlemenin yönetmeliği kamuoyunda tartışılmaya devam ederken, Bursa Veteriner Hekimler Odası (BVHO) Başkanı Melike Baysal, tasarıya yönelik sert eleştirilerde bulundu.
Baysal, kararın Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihten itibaren tüm belediyelerde kısırlaştırma sayılarının neredeyse yarıya düştüğünü, bunun nedeninin ise kısırlaştırılan hayvanların tekrar yerine bırakılmasıyla ilgili maddenin kaldırılması olduğunu söyledi.
Meslek örgütleri, yasanın hazırlanma sürecinde kendilerinin fikir ve önerilerinin alınmamasına tepki göstermiş ve sürecin içine dahil olmak isteseler de Bakanlık tarafından reddedilmişlerdi. Baysal yönetmelik için de benzer durumun yaşandığını ve yönetmeliğin hazırlanma aşamasına dahil olmak isteseler de bunun Bakanlık tarafından kabul edilmediğini belirtti.
Kanun ve yönetmeliğin yazıldığı ve çalışıldığı yerle ilgili bilgi veren Baysal, “Tarım Bakanlığı’nın içinde Doğa Koruma Milli Parklar bünyesinde Yaban Hayatı Daire Başkanlığı’nda küçük bir grup olan Hayvan Koruma Grubu tarafından hazırlandı. Yani bir ülkenin birincil sorunu gibi lanse edilen sorun aslında Bakanlık içinde 3-4 kişilik bir grup tarafından tartışılıyor, hazırlanıyor ve sonuca bağlanmaya çalışılıyor. Böyle bir şeyin gerçekten meslek örgütlerine ihtiyacı var. Bu yönetmelik taslağı da tamamen bizim bilgimiz dışında, fikir ve önerilerimiz alınmadan hazırlanmış bir taslak.” şeklinde konuştu.
Taslağın içerisinde muğlak ve birbirinden kopuk ifadeler olduğunu belirten Baysal, bu örnekleri şöyle açıkladı:
“Mesela kanun 25 binin altında yerleşim yerlerinde belediyeye bakımevi kurma yükümlülüğü vermiyor, İl Özel İdarelere bakımevi kurma yükümlülüğü vermiyor ve diyor ki ‘bunları alıp en yakındaki bakımevine götürün’. Ama bu bakımevinin kapasitesinin artırılmasını 2028’e kadar uzatıyor fakat bu esnada köpeğin geri salınmasıyla ilgili maddeyi de kaldırıyor. Yani köpeğin hapsedilmesini ve öldürülmesini aslında kanunlaştırmış oluyor. Bir yandan da mobil kısırlaştırma ünitelerinden bahsediliyor. Yani eğer köpekler yerine bırakılmayacaksa mobil kısırlaştırma üniteleri zaten olmaz. Zaten normalde de hayvan ve toplum sağlığı için mobil kısırlaştırma üniteleri bizim meslek örgütü olarak asla onaylayacağımız bir şey değil.
Bu yönetmelik film ve reklam çekimlerinde hayvan refahının gözetilmesine dair maddeler içeriyor. Aynı yönetmelik bu yasanın uygulanmasıyla ilgili sahipli hayvanların korunmasıyla ilgili Avrupa Sözleşmesi’ne atıfta bulunabiliyor. O madde de yine ötanaziyle ilgili. Birbiriyle çelişki çok farklı şeyler var. Mesela Türkiye’de kat mülkiyeti kanunu çoğu zaman hayvanın evde bakılmasıyla ilgili olumlu kararlar içermez. Ama diyor ki ‘hayvan sahiplenirken kat mülkiyeti kanunu mutlaka getirmeniz lazım’. Yani zaten hayvan sahiplenmeye izin vermeyen bir yöntem üzerinden hayvan sahiplendirme çalışması yapmaya çalışıyor. Kanunun birçok yerinde ölen hayvanların bertarafından bahsediliyor. Yani bu kanun bir ölüm kanunu olmaya o kadar hazırlanmış ki… Şu anda Türkiye’de hayvan mezarlığı olan belediye herhâlde bir elin parmaklarını geçmez. Bu hayvanları gömüleceği bir alan bile yok. Sahipli hayvanlar için de bir hayvan mezarlığına ihtiyaç var hijyen ve toplum sağlığı açısından. Bununla ilgili hiçbir madde yokken mütemadiyen ölen hayvanların bertarafından bahsediliyor.”
Yönetmelikte belediyeler, eğer izin verirlerse lokanta, restoran ya da fabrikalardan hayvan beslenmesine uygun artık yemek toplamakla yükümlü tutuluyor. Baysal bu duruma, “Bir kere bütün hayvanların artıklarla beslenmesi ve yetmedi mümkün değil. Diyelim ki yetti, içinde çabuk bozulacak gıda olabilir, hayvan sağlığına zararlı gıda olabilir. Bir de belediyenin personeli atık yemek toplamakla ve bunları sahipsiz hayvanlara vermekle nasıl yükümlü olabilir? Bu hangi ülkenin kanunundan alınmış ve yazılmış? Gerçekten kimin aklına gelmiş?” sözleriyle tepki gösterdi.
Geçtiğimiz eylül ayında Bursa’da gerçekleştirilen “Serbest Dolaşan Hayvanlar, Sorumlu Sahiplik ve Yerel Yönetimler Konulu Çalıştay”ın sonuçlarından birinin devletin yerel yönetimlerle bütüncül bir çalışma içinde olmasıyla alakalı olduğunu ifade eden Baysal, Türkiye’de bir an önce hayvanların sayılması ve onlarla ilgili yapılacak çalışmalarda gerçek maliyetin ortaya çıkarılması gerektiğini söyledi.
Baysal ayrıca TOKİ marifetiyle her ile bir bakımevi yapılarak belediyelerin uygun kredilerle borçlandırılması yöntemiyle çok çabuk bir şekilde bakımevlerinin yapılabileceğini dile getirdi.