Bursa’nın geçmişe açılan kapısı: Hisar

Eski Bursa denilince herkesin düşünmeden işaret edeceği Hisar, Bursa’nın geçmişe açılan kapısı gibi hala daha varlığını sürdürüyor. Birçok eski Bursalının çocukluğunun unutulmaz hatıralarına ev sahipliği yapan Hisar’da kuşaklar boyu yaşamış olan Ahmet Aydın, Hisar’ın dünü, bugünü ve yarınını BursaTanık için anlattı.

Bursa’nın geçmişe açılan kapısı: Hisar
Yayınlama: 26.09.2023
A+
A-

BursaTanık Özel

Bursa’ya gelip de yolu düşmeyen yoktur Bursa Hisarı’na. Öyle ki yalnızca savaş anılarıyla değil Türk sanat musikisi denilince akla gelen ilk isimlerden olan Zeki Müren’in dünyaya gözlerini açtığı yer olarak da başka bir anlamı var Bursalılar için Bursa Hisarı’nın. Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevi yıllarında tutsakken dünyaya açılan kapısı olan çerçeveden baktığında karşısındaki manzara Bursa Hisarı’ydı. Hatta “Yatar Bursa Kalesinde” şiirini de bu pencereden bakarak yazdığı biliniyor. Romalıların, Bizansın ve Osmanlı’nın hüküm sürdüğü yıllarda Bursa Hisarı tarihin canlı tanığıydı, Bursalılar için ise tarihin belleği. Peki ya Bursa Hisarı daha modern zamanlarda nasıldı? Serüvenin bu kısmını 1963 yılında Bursa Hisarı bölgesinde ailesinin üçüncü kuşak Hisarlısı olarak dünyaya gözlerini açan Ahmet Aydın’dan dinliyoruz.

HİSAR’IN ‘MODERN’ MAHALLE KÜLTÜRÜ: KOMŞU ANNE

Aydın’ın babası, dedesi, kendisi, çocuğu ve torunu Hisarın bahçeli, avlusunda çiçekler açan, birçok kiracının gelip geçtiği müstakil evinde doğdu. Aydın, Bursa Hisarı’nın hala yaşayan canlı ve birincil kaynağı olan birkaç isimden biri. Bugünün Bursa’sında yaşadığı sokak ve mahalle ile kurduğu bağı anlatırken duygusallığını saklayamıyor. Dedesinden babasına, babasından da kendisine kalan “Ulucami’nin ilerisini terk etme” nasihatini kendine görev bilmiş. Bu yüzden mahallesini terk etmiyor ve bunu şu sözlerle açıklıyor: “60 yıldır doğduğum günden bugüne Hisar’ı hiç terk etmeyenlerdenim. Bilirsiniz herkesin evlerinin altında arabaların garajları vardır. Bizim de evimizin girişinde atımızın ahırı vardı. Dedem ve babam ata biniyordu. Benim için çok değişik bir anıdır. Düşünebiliyor musunuz evin içine atla gelen bir büyüğün olmasını…”

Hisar içerisinde ve çeperinde yaşayanların Bursa’nın genelinden ayrıldığına inanan Aydın, kendisini şanslı hissettiğini belirterek ekliyor: “Kendimi çok şanslı görüyorum. Bu bambaşka bir şey bizim çocukluğumuzda 70’li yıllarda komşuanne vardı. Büyüklerimize hitap şuydu, İsmet Hanım Teyze. Biz İsmet Teyze hiç demedik. Hurşit Bey Amca… Böyle hitaplarımız vardı. Biz mahallemizin içinde evimiz gibi hissediyorduk kendimizi, o kadar güvenilirdi o kadar da birbirine düşkün. Kocaman bir aileydik. Biz dışarıda top oynarken komşu annemiz ya da komşu teyzemiz ekmeğe yağ ya da salça sürüp bizi çağırırdı. Hiç ötekileştirme gibi bir şey görmedik. Şimdi öyle değil maalesef.”

Aydın, eskiye dem vururken sanayileşmeye bağlı olarak artan nüfus ve göç rotasının bir ucuna dönüşen Bursa’yı anlatarak kültürel değişimin yalnızca mekânsal dönüşümle olmadığını atlamıyor. Aydın bahsettiği tarihlerde Bursa nüfusunun aşağı yukarı 150 bin civarında olduğunu, şimdi ise nüfusun 4 milyona dayandığını söylüyor. Eski Bursa onun için Hisar’dan bugünkü Kent Meydanı’na at arabalarıyla gidebildikleri yerdi. Bu nedenle şimdi yoldan 100 kişi çevirse, 5 tane gerçek Bursalı bulunamayacağını düşünüyor.

KOMŞU KAPI İPLERİ

Çocukluğunun Hisarı’nı anlatmaya devam ediyor Aydın, bugünden bakılınca ilginç gelecek ama 1960’lı yılların başlarında yaygın olan bir gelenekten bahsediyor. Komşu kapısı… Eskiler anlatırken hep kapılarını açık bıraktıklarından bahseder. Aydın’ın çocukluğunda da kapılar kilitli değil, sadece ipliydi. Komşu kapısı da bahçe kapısının içinde komşuya geçmekti. Aydın bahçe kapısını ve çocukluğunda insanlar arasındaki güven ilişkisini, “Bahçenin içerisinden diğer komşuna geçmek için özel bir kapı vardır, o komşu kapısıdır. Bizim çocukluğumuzda hırsızlık nedir bilmezdik. O zamanlarda sahiplenme hep vardı. Farklı yaşanmışlıklar yoktu, herkes birbirine saygılıydı. İnsanlar samimiydi, samimiyetsiz davranmıyordu. Maddi manevi hissettiklerini karşı tarafa hissettiriyorlardı.” sözleriyle açıklıyor.

‘HER ŞEY VAR HUZUR YOK’

Hisar’da Kaleiçi Otel’in sahipliğini yapan Aydın, aynı zamanda kendisini Hisar’ın tarihini araştırmaya adamış. Aydın’ın kendisini araştırmaya vermesinin nedeni ise 2013 yılında Bursa’ya gelip otelin kapısını çalan iki Avrupalı turist. Bu turistlerin geldiğinde Hisar hakkında kendisinden daha çok bilgi sahibi olması Aydın’ı şaşırtıyor ama kendinde de eksiklik hissetmesine neden oluyor. O an oturduğu mahallenin ne kadar önemli ve güzel olduğunu yeniden idrak ediyor. Bunları anlatırken arkada ezan sesi duyuluyor. Ezana kulak verip, “Burada şu ezanı dinlemek bile büyük bir keyif verir insana.” diyor.

Odunpazarı, Beypazarı ve Safranbolu evlerini örnek vererek tanıtımlarının başarısından söz ediyor Aydın. Hisar’ın bu kadar bilinmemesinden ise şikayetçi. Osmanlı’ya başkentlik yapmış Bursa’nın tanıtımının yeteri kadar yapılamadığını düşünüyor. Bursa’nın İstanbul’dan önce fethedilmesinin altını çizerek kadim Bursa için mücadele vermeye çalıştığını aktarıyor. Bir zamanlar siyasetin ve iş dünyasının kalbinin attığı Hisar’da, çocukluğu burada geçmiş Bursalı ünlü simalara kızgın. İşleri büyünce Hisar’ı terk edip Bursa’nın lüks mahallelerine taşınan bu kişilere sitem ediyor. Bursa’da yaşayıp da Hisar’a geldiği zaman böyle bir yerin varlığından haberi olmadığını söyleyen Bursalılara üzülüyor ve her Bursalının buranın keyfini tatmasını istiyor.

“ATIL YAPILARIN CANLANMASI GEREKİYOR”

Gelişen dünya ve değişen toplum yapısı, Aydın’ın çocukluğunun Hisarı’nın yeniden hayat bulmasının önünde bir engel. Aydın da o eski yapıya tekrar dönemeyeceklerinin farkında. Yine de Hisar’ın içerisinde atıl kalmış sivil mimari örneklerinin canlanması gerektiğini düşünüyor ama birçoğu Anıtlar Kurumu tarafından tescillenmiş yapılarla ilgili onaylar almak çok kolay olmadığı için insanların da uğraşmak istemediğini anlatıyor. Bu konuda Aydın’ın talebi Hisar’ı yeniden canlandırmak isteyen kişilerin işlemlerinin hızlandırılması oluyor.

Bugün sokaklarında çocuk seslerinin, kapılarında yaşlı teyzelerin, kahvelerinde mahallenin erkeklerinin yerini büyük bir sessizlik almış. Yıkılmaya yüz tutmuş, yalnızca iskeleti kalmış birçok eviyle Hisar geçmişten bugüne uzattığı elin tutulmasını bekliyor.

Aydın’ın Hisar hakkındaki sözleri şöyle son buluyor:

“Hisar’ı yaşamak lazım. Bu havayı teneffüs etmek lazım. Buradaki maneviyatı başka yerde bulmanız mümkün değil. Burada gelip bir kez sabah ezanı dinleyeceksiniz, zaman geçireceksiniz. Buraya yarım saatliğine gelip 2-3 saat çıkamayan insanları gördük. Hisar ecdadımızın olduğu yer, onların enerjisini almak lazım.”