Bozbey: Uzun süredir kent yöneticisi yok!

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mustafa Bozbey, Karya Davet’te basın mensuplarıyla kahvaltıda buluştu. Seçim beyannamesini tekrarlayan Mustafa Bozbey, daha önceki lansmanda çözüm önerilerini sunmuştuk ama soru alamamıştık. Şimdi sizlerin merak ettiklerinizi ve önerilerinizi almak için böyle bir toplantı yapmak istedik” dedi.

Bozbey: Uzun süredir kent yöneticisi yok!
Yayınlama: 09.03.2024
A+
A-

CHP Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Mustafa Bozbey, basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bozbey, Kentin insanının güvenliğini ve huzurunu, temiz havaya ulaşmasını, sağlıklı şekilde zamanında erişmesini sağlamakla sorumlusunuz” dedi.

HER İLÇEDE HER YERDE SORUNLAR BAŞKA

Yaklaşık 5 yıldır sahada olduğunu anlatan Mustafa Bozbey, “Gittiğimiz her ilçede her yerde, sorunlar başka. Kentte ve kent dışında problemler başka. Kentin içinde ana sorun trafik, kentsel dönüşüm ve ekonomi. Ama kentin dışına çıktığımızda ekonomi daha öne çıkıyor. Dolayısıyla her yerdeki talepler farklı. Biz de önem sırasına göre bu sorunları çözmek için çalışıyoruz. Gelişmişlik sıralamasına göre ihtiyaç ve talepleri başka. Merkezin dışında Yenişehir’in, İznik’in, Orhangazi’nin başka, Gemlik’in daha farklı. Mustafakemalpaşa’nın farklı, dağ ilçelerinin ki daha farklı. Böyle bir kentteyiz. Üstelik de gelişmişlik sıralamasına baktığımızda buna göre de ihtiyaçların ve taleplerin olduğunu görüyoruz. Büyükorhan gelişmişlik düzeyinde 815’nci sırada. Zaten 973 ilçe var. Düşünün bir bu ilçemizde insanlarımız yaşıyor. 2 bin civarında da nüfus artışı yaşanmış son bir yılda. Ama oranın da talepleri farklı. Bizler hem projelerimizi hem de önceliklerimizi belirlerken işte bu 17 ilçemizde bu farklı talepleri, istenilen projeleri uygulamak için 1 Nisan’ı bekliyoruz” dedi.

TRAFİK SADECE ZAMANIMIZ ALMIYOR, BİZİM SOLUĞUMUZ HAVAYI KİRLETİYOR

Trafiğin sadece zaman kaybı olmadığının altını çizen Mustafa Bozbey, “Kentin sorunu trafik. Trafiğin ne denli önemli olduğu biliyorsunuz. Zamanınız önemli kısmını trafikte harcadığınızı biliyoruz. Trafikte hep zaman problemini anlatıyoruz. Trafiğin en kötü tarafı; çevresel anlamdadır. Yani havamızı kirletiyoruz. Çevremizi kirletiyoruz. Bursa’nın havasının da kötü ve kirli olduğunu biliyoruz. Bir istasyonu kontrol ettiğimizde 165 PM üzerinde kirlilik olduğunu görüyoruz. Trafik sadece zamanımızı almıyor, bizim soluduğumuz havayı kirletiyor. Çocuklarımızın soluduğu havayı da kirletiyor. Çevremizde deprem olduğunda aklımıza geliyor. Bu kent 1999’da da depremi yaşadı. 1999’dan 2024’e 25 yıl geçti. Yapılanları incelediğimizde Nilüfer Belediyesi’nde yapılanlar hiç bir ilçede maalesef yapılmadı, yapılamadı. Bunun da sorgulanması lazım” diye konuştu.

BURSA’NIN YIKICI OLAN DEPREMİN FAYININ TESPİTİNE BAŞLADIK

Deprem ve kentsel dönüşüme de değinen Bozbey, “Biz 1999 depreminden sonra İnşaat Mühendisleri Odası ile protokol yaptık. 1999 öncesi bütün yapıların testlerini yaptırdık. Bunları da ilgililer ile paylaştık. Ataevler bölgesi son derece önemliydi. O bölgede özellikle depremsellik açısından sıkıntılar vardı. Dile getirdik. Kentsel dönüşüm projelerini hazırladık. Ne yaptık hem toplanma alanlarını, aynı zamanda da depremden sonra olabilecek bazı durumlara karşı da mahalle afet gönüllülerini yetiştirdik. Muhtarlıklara afet konteyneri koyan, jeneratör, delici kesici aletleri koyan tek belediye olduk Türkiye’de. Bunların amacı neydi, gönüllüler vardı. Afet konteynerini nasıl kullanacaklarını biliyorlardı. 28 mahalleye koyduk. Profesyonel ekipler gelinceye kadar müdahale etmeyi öğrendiler. 6 şubat depremini yaşadık. 11 şehri etkiledi. O şehirlerimizde afet konteynerleri olsaydı, gönüllüler olsaydı profesyonel ekipler gelinceye kadar binlerce canımız kurtarılabilirdi. Bunu tanıtıp, duyurduk. Ama hiç kimse kılını kıpırdatmadı. Deprem anı, depremden sonrası var. İlçe belediyesinin sorumluluğunda olmamasına rağmen fay hatlarıyla ilgili çalışmaya yaptık. 1855 Bursa’nın yıkıcı olan depremin fayının tespitine başladık. Büyükşehir dahil 6 belediye başkanına mektup yazdık. Osmangazi, Yıldırım, Kestel, Gürsu, Yenişehir, İnegöl ve Büyükşehir’e uzansın dedik. Hiç bir belediye başkanından geri dönüş yapılmadı. O proje Nilüfer’de kaldı” şeklinde konuştu.

BU KENTİN YÖNETİCİSİNİN OLMADIĞINI KANITLARI BUNLAR

Mustafa Bozbey konuşmasına şöyle devam etti: “2000 senesinin sonuna doğru BEBKA ile hocalarla proje yürütüldü. Bursa’nın yeni fayının tespitini sağladık. 1855 depremindeki fay hattının tespitini yaparken, 95 kilometrelik yeni fayla karşı karşıya kaldık. İyi ki başlamışız. 7.3 büyüklüğünde deprem üreten bir fay. Üstelik de 1400 yılından beri de hareketlenmemiş bir fay. Bu fay nereden geçiyor. Stadyum ile yeni yapılan hastanenin arasından geçiyor. 6 Şubat’ı yaşadık, halen daha biz bu şehirde aktif fayların nerelerden geçtiğine dair araştırmayı yaptırmadık. Mikro bölgeleme projesini yaptırmadı. İnsanlarımız oralarda yaşıyorlar, yeni yeni binalar, fabrikalar yapılıyor. Hakikaten bu kentin sahibinin olmadığının kanıtı bunlar. Bu kentin yöneticisinin olmadığının kanıtları bunlar. Eğer siz kent yöneticisi iseniz. Kentin insanının güvenliğini ve huzurunu, temiz havaya ulaşmasını, sağlıklı şekilde zamanında erişmesini sağlamakla sorumlusunuz. Bunu yapmıyorsunuz. İşte her şey ortada. Onun için bunları paylaşmak, bunları çözmek inanıyorum ki, bizler için büyük bir huzur büyük bir mutluluk olacak. Bu kentte 3,3 milyon insan yaşıyor. Merkezinde 2,3 milyon insan yaşıyor. 400 bin de sığınmacı var.”

EKONOMİYLE MÜCADELE

Ekonomi konusuna da değinen Mustafa Bozbey, “Gittiğimiz esnaf, kahvehanede, pazarda, çarşıda öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki, vicdanımız el vermiyor. Yüreğimiz dayanmıyor. Gizli gizli benim kolumu tutup kulağıma söylenenleri halen daha kulağıma geliyor, içim ürperiyor. Çok zorda olan insanımız var. Öyle insanlarımız var ki, ihtiyacı olduğu halde ihtiyacını dahi söyleyemiyor. Ama gerçekten muhtaç. İşte bu insanlara bizim mutlak ulaşmamız, onları da yaşamla en azından gelecekle ilgili kaygılarını, umutsuzluklarını ortadan kaldırmamız gerekiyor. Sahip çıkmamız gerekiyor. Bunu yaparken de bir elin verdiğini diğer elin görmemesi gerekiyor. Öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki evine aylarca et girmemiş. Çocuğuna aylardır süt içirememiş, okuluna gönderirken kahvaltı yaptıramayan anneler var. Bu konuda da desteklerimiz var. Sizler biliyorsunuz. Kırsala gittiğimizde oradaki köydeki insanlarımızla konuşuyoruz. “Niye ekeyim” diyor. Ektiğimde daha fazla para harcayıp, borçlanacağım, sattığımda yerine koyamayacağım” diyor. 1-2 dönüm yerimi satıp idare ediyorum diyorlar.Bursa’da dağ ilçeleri de dahil olmak üzere var olan tarım topraklarının yüzde 30-35’i başka ellere geçmiş. Baba ihtiyaçtan dolayı araziyi satmış, bir süredir de o araziyi ekip biçiyorlar. Fakat baba rahmetli olunca bir bakıyorlar ki, tarlayı 7 sene önce satmış, tarla başkasının. Aile bile bilmiyor. Böyle dramlarla karşı karşıyayız. Ekonomi git gide özellikle alt gelir gruplarını vuruyor. Yaşam sorunlarını ortaya çıkarıyor. Aile içi dramları çoğaltıyor. Bunun yanında kentimizde önemli sorunlardan birisi, madde bağımlılığı. Bunu her yerde konuşamıyoruz. Ama vahim bir tablo ile karşı karşıyayız. Gelip bir baba; gözyaşlı olarak bana sarılıyor. Nasıl kurtaracağım diyor. AMATEM’e götürüyorlar, çocuğunuz tedavi olmak istemiyor diyorlar. Geri gönderiyorlar. Öyle hikayeler anlatıyorlar ki, orası da ayrı ızdırap, aile içi şiddeti anlatıyorlar insanın şok olası geliyor. Bunları yaşıyoruz. Sahada görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi