Adem Amca ve Yaren’in dostluğu: Eylülde hüzün martta heyecan

Her yıl bir kuşun bir köye gidip gelmesi ne kadar önemli olabilir ki? Aslında oldukça rutin bir durum. Ancak Adem Amca ile Yaren leyleğin dostluğu köyün yapısını değiştirmekle kalmamış, ortaya masalsı bir hikaye çıkarmış. Adem Amca, Yaren leylek ile nasıl tanıştığını, onu her sene nasıl beklediğini, nasıl bir ilişki kurduklarını anlattı.

Adem Amca ve Yaren’in dostluğu: Eylülde hüzün martta heyecan
Yayınlama: 21.09.2023
A+
A-

BursaTanık Özel

Tam 12 sene önce, Uluabat Gölü’nün üstünde bir kayık, içinde bir insan. Kayığın ucunda bir leylek. Kayıktaki yaşlı balıkçı, yakaladığı balıklardan birini havaya fırlatıyor, leylek ise balığı havada kapıyor. Hikaye 12 yıldır devam ediyor, üstelik masal da değil…

Leyleğin adı gösterdiği dostluktan dolayı Yaren, kayıktaki balıkçının ise Adem. Bulundukları köyün ise Eskikaraağaç. Popüler olmasıyla birlikte ‘Leylek Köyü’ olarak da bilinen köydeyiz. ‘Adem Amca’ ile kadim dostu Yaren’in hikayesine dönüyoruz.

Karacabey, Bursa merkezinden yaklaşık 70 kilometre batıda yer alıyor. Kuş gözlemcisi Alper Tüydeş’in çektiği fotoğraflar ile herkesin tanıdığı ‘Adem ve Yaren’ yıllardır aynı heyecanla göçten dönerken yahut göçe giderken takip ediliyor. Adem Amca ile Yaren leyleğin dostluğu öylesine içselleştirilmiş ki sadece köyün adı değil yapısı da değişmiş. ‘Leylek Köyü’ne gidenleri ilk karşılayan görüntülerden biri köy meydanında bulunan heykel. O heykelde Adem Amca ile Yaren leyleğin dostluğu anlatılıyor. Öyle ki köyde bir de kuş müzesi var. Bitmedi, kuş gözlem kulesi de var.

YAREN VE ADEM’İN DOSTLUĞU NASIL BAŞLADI?

Anadolu köylülerinin pek çoğu gibi Eskikaraağaç (Leylek) köylüleri de tarım yaparak geçiniyordu. Adem Amca ve Yaren leyleğin dostluğunun ünlenmesi ile turizm de köyün önemli bir gelir kaynağı haline geldi. Dostluğu yakından görmek isteyenler, Leylek Köyü’nün yolunu tutuyor. Haliyle köyde bir hizmet sektörü oluştu. Köyün kadınları dışarıdan gelen ziyaretçiler için gözleme evleri yapmış, kendi evlerinin önüne attıkları birkaç sandalye ile mütevazı işletmeler açmışlar. Ama öncesinde hikayenin başını, yani dostluğun nasıl başladığını Adem Amca’dan dinliyoruz.

Adem Amca 2011 yılında Bursa’da çalıştığı kurumdan emekli olunca köyüne geri döndü. Aynı yıl balıkçılık yapmaya başlayan Adem Amca, kayığına bir leyleğin konduğunu ve onu beslemek için balık verdiğini anlatıyor:

“8-10 tane balık verdim, uçup gitti. Dönüp evime girdim. Ertesi sabah yine balığa çıktım, leylek aynı saatte yine kayığa geldi. Yaren ile 12 yıldır dostuz. Her yıl mart ayında geliyor, kayığıma konuyor. Beraber balığa çıkıyoruz, balık tutuyoruz. Hem onu doyuruyorum hem de kendi kazancımı sağlıyorum. Yaren ile aramda bir sevgi bağı oluştu. Onu görmeden duramıyorum, o da beni görmeden duramıyor.”

‘GELMEYİNCE KORKTUM’

Yıllar yıllar sonra Yaren leylek sadece kayığa değil Adem Amca’nın evine de gidiyor. Bu anları ise Adem amca şöyle kayda geçiriyor: “Bu sene Yaren ile diyaloğumuz biraz daha gelişti. Evimin yanına bir yuva yaptım, bu yıl yavrularıyla beraber oraya geldi. Ancak bu yıl biraz korkuttu bizi. 6 Mart’ta geliyordu bu yıl 11 Mart’ta geldi, gelmeyecek sandım. Sonra da gitmeyecek diye korktum. Çünkü gitmezlerse kışın burada soğuktan ölürler diye düşündüm. Şükürler olsun 10 Eylül’de göçe gittiler. Üzüldüm ama geri geleceğini de biliyorum.”

YAREN’İN TURİZME ETKİSİ

Bu dostluk sayesinde köyde turizm sektörü oluştu. Adem Amca da Yaren’in gelmesiyle beraber gelişen turizmin köye büyük katkı sağladığını düşünüyor. Ancak Yaren’in yarattığı değişim bununla sınırlı değil. Adem Amca, Yaren’i tanımadan önce avcılık yaptığını söylüyor. Yaren’i tanıdıktan sonra aralarında oluşan bağ, bu noktada Adem Amca’nın tüfeğini satarak avcılığı bırakmasına kadar gidiyor ve bir daha hiçbir hayvana zarar vermiyor.

Peki Adem amca Yaren’i diğerlerinden nasıl ayırt ediyor? Bu soru belki de bu hikayeyi bilenlerin en çok merak ettiği sorulardan. Şöyle anlatıyor:

“Leylekler çok yabanidir. Bu leylek bana çok alıştı. Diğerlerine balık atıyorum bakmıyor bile. Yaren buna alıştığı için direkt anlıyorum. Bir de aramızda bir bağ var. Diğer leylekler 100 metre yakınlaşır. Yaren ise 20 metreye kadar yaklaşıyor. Benim üç çocuğum, beş torunum var. Yaren onların üstünde diyebilirim. Ben güne Yaren ile başlıyorum. O yuvasına gidiyor, yavrularını büyütüyor, doğaya salıyor. Ailem de bunu kıskanmıyor, onlar da çok seviyorlar. Bizim dedelerimiz leylekler için ‘hacıdan geldi’ derlerdi. Köyümüzün sembolü leyleklerdir. Ancak Yaren tek başına bir sembol oldu.”

Yaren gidince üzüldüğünü ekliyor sözlerine Adem Amca, her sene aynı heyecanla beklentiye girdiğini belirtiyor: “Köyümüze gelenlere sandal turu yaptırıyorum. Oradan da harçlığımı çıkarıyorum. Vaktim dolu geçiyor, ben çalışmayı seven biriyim, o açıdan da mutluyum. Benim yaşım 69-70 civarında, kendi bildim bileli böyleyim.”

KÖYÜN KISKANÇLIĞINA ADEM AMCA ÇÖZÜMÜ

Adem Amca kayığında hafif gülümseyerek ve halinden çok keyif aldığını belli ederek “insan sevdiği zaman her şeyi yapar” diyor. Bu hikayenin bir de köylüler tarafı var. Kimi köylüler Adem Amca’yı kıskanıyormuş. Hatta heykeli köye dikilince “Sen Atatürk müsün?” sorularıyla karşılaşmış. Adem Amca da “aslında zaman geçtikçe kıskançlıkları azaldı, benim onlara yararım var zararım yok” diyerek niyetini ifade ediyor. Köye gelenler de Adem Amca’yı merak ediyor ve onun sandalıyla tur yapmak istiyor. Bu da köyde kıskançlığa neden olunca Adem Amca da çözüm olarak kendi taşıdığı insanlardan kazandığı parayı köylülerle bölüşmeye başlamış.

Adem Amca sadece Yaren leyleğin kendisi için önemli olduğunu da sözlerine ekliyor. Eşiyle o kadar bağ kurmadığını, çünkü leyleklerin eş değiştirebileceğini söylüyor: “Yaren verdiğim balıkları eşine de yedirmiyordu. Ben de fazla atıp, hepsini doyurmaya çalışıyorum.”

Yaren gelmezse ne olur? Bu sorunun cevabı yine Adem Amca’da. 13’üncü yılda da Yaren’i bekliyor. Ancak hayatta ölüm olduğunu da ekliyor. En çok da göç yolunda ölmesinden korktuğunu ifade ediyor ve 2024 yılında Yaren’i tekrar beklediğini söylüyor.