TKP Bursa’dan ‘gerici Meclis’ tepkisi: Türkiye’yi temsil etmiyor

14 Mayıs seçimlerinde oluşan yeni Meclis’in, Türkiye’nin en karanlık Meclis’i olduğu şeklinde söylemler yükseliyor. TKP Bursa İl Başkanı Ayhan Keser’in de yorumu, “Bu meclis tarihin en karanlık Türkiye Cumhuriyeti meclislerinden biri olmakla beraber aynı zamanda tarihin en gayrimeşru meclislerinden biridir. Böyle Meclis olmaz. Yani bu Meclis’in Türkiye’yi kendi iç bileşimine göre yönetme ehliyetinin olacağını düşünmüyorum. Türkiye başka, bu Meclis başka.” oldu.

TKP Bursa’dan ‘gerici Meclis’ tepkisi: Türkiye’yi temsil etmiyor
Yayınlama: 27.05.2023
A+
A-

Zehra Değirmenci

14 Mayıs’ta yapılan seçimlerin ardından Cumhurbaşkanlığı yarışı için belirlenen ikinci tarih 28 Mayıs oldu. Toplumun büyük kesimi, yarın gerçekleşecek seçimde hangi aday kazanırsa kazansın Türkiye’nin kaderinin değişeceği konusunda hemfikir. AK Parti’nin listelerinden Meclis’e 4 tane milletvekilini yerleştiren HÜDA-PAR’ın parti programında bulunan “yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi”, Hizbullah’ın bir terör örgütü olmadığı yönündeki söylemleri ve Yeniden Refah Partisi ile birlikte özellikle kadın politikalarındaki gerici tutumları tepki toplarken, yeni oluşan Meclis aritmetiğinin Türkiye’yi ne kadar temsil edeceği ise merak edilen konuların başında geliyor.

Türkiye Komünist Partisi Bursa İl Başkanı Ayhan Keser ise oluşan Meclis’ten ziyade bunun oluşma biçimine dikkat edilmesi gerektiği görüşünde. Türkiye’de siyasetin yıllardır “Erdoğan’dan kurtulma” eksenine kaydığı görüşünde olan Keser, bunun Erdoğan’la gerçekten mücadele edilmesini engellediğini söyledi. Millet İttifakı’nın dış politika, ekonomi, kültür sanat ya da laiklik başlığında Erdoğan’dan farklı olarak ne söylediğini kimsenin öğrenemediğini ifade eden Keser, “Erdoğan’ın istediği siyaset tarzının mutlak olarak egemen kılındığı, dolayısıyla Erdoğan neyi söylüyorsa onun söylediğinin biraz daha güzelini ben yapabilirim iddiasıyla seçime giren bir muhalefetle karşı karşıya kaldı Türkiye” dedi.

BÖYLE BİR MECLİS’İN KURULMASI ŞAŞIRTICI DEĞİL

Erdoğan’ın her zaman yerli ve yabancı tekellerin çıkarlarını savunduğunu söyleyen Keser, “Bunun muhalifi olma iddiasındaki Millet İttifakı bu açıdan o çıkarları daha iyi savunma iddiasından başka hiçbir şey söylemedi. Bağımsızlıktan dem vurmadı. Dolayısıyla bir önceki Meclis NATO oylamasında sıfır çekmişti. Şimdiki meclis artık utanmasa NATO oylamasına gerek bile duymadan her şeyi geçirecek duruma gelmiş oluyor.” sözleriyle muhalefete eleştirilerini de sundu. Keser’e göre halkın yoksullaşmasına karşın kimin zenginleştiği sorusunun yükseltilmemesinin bir sonucu olarak Erdoğan’ın kazanması ve böyle bir Meclis’in kurulması şaşırılacak bir şey değil.

“İŞÇİ SINIFI HER ZAMAN DİNCİ ABLUKANIN PENÇESİNDE”

Seçimin ardından yaşanabilecek yüksek enflasyonun geniş emekçi kesimlerine yine bir yük olacağına ve özellikle HÜDA-PAR ile Yeniden Refah Partisi’nin bu noktada şükür söylemleriyle krizin faturasını hafifletme çabasına girişeceğine dair söylemlere değinen Keser, dinci örgütlenmelerinin Türkiye’de ilk kez yaşanmayacağına dikkat çekti. Hem Bursa’da hem de tüm Türkiye’de bu tip örgütlenmelerinin varlığının bilindiğini ve emekçilerin her zaman dinci ablukanın pençesinde olduğunu aktaran Keser, “Fakat güncel olarak yükselişe geçen asıl dikkat edilmesi gereken nokta bence şu, AKP’yle gericilik yarıştırılırsa, senin tarikatının karşısına bu tarikatlar da beni destekliyor diye yarışılırsa onlar da el yükseltirler, HÜDAPAR’ı Meclis’e sokarlar.” dedi. Keser, emekçilerin hayatta kalmak için ayağa kalktıklarında yeri geldiğinde cemaatleri de tarikatları da dinlemeyeceklerini vurguladı.

TKP’DEN ERDOĞAN’A HAYIR DEMEK İÇİN SANDIK ÇAĞRISI

TKP tarafından seçimin ilk turunda “Bir oy Erdoğan gitsin diye, bir oy TKP’ye” olarak belirlenen kampanyada ikinci tur sloganı “28 Mayıs’ta sandığa git, Erdoğan’a hayır de” olarak belirlendi. Partinin ikinci tur çalışmalarına değinen Keser, Kılıçdaroğlu’nun iyiliğinden ya da kötülüğünden bağımsız olarak Erdoğan’ın nasıl kötü olduğunu bildikleri ve Erdoğan’a hayır demek için sandığa gitme çağrısı yaptıklarını kaydetti. Keser, “Kılıçdaroğlu’na iyi ya da kötü demelerinin bir önemi yok. Ama Erdoğan’a hayır demek için herkes sandığa gitmeli ve onun karşısındaki adaya oy vermeli.” ifadelerini kullandı. İlk turda seçim çalışması yaptıkları bölgelere yeniden gittiklerini ve sandık çağrısı yaptıklarını dile getiren Keser, geçtiğimiz seçimde yaşanan sandık güvenliği tartışmaları sonrası kendilerine çok sayıda sandık müşahidi başvurusunda bulunulduğunu ve bu çalışmaların da hızla sürdürüldüğünü açıkladı. Seçim sonuçları ne olursa olsun her iki durumda da Türkiye’de yaşayan milyonlarca emekçinin hayatının kolaylaşmayacağını düşünen Keser, buna dönük çalışmalar da yaptıklarını söyledi.

HER İKİ SEÇENEKTE DE MÜCADELEYE DEVAM

Seçimi Kılıçdaroğlu’nun alması durumunda da büyük bir ekonomik enkazla karşılaşılacağı uzun süredir dillendiriliyor. Bu görüşlere değinen Keser, seçimin kazanılması halinde kısa bir süre bunun iç huzuru yaşansa da daha sonra krizle başa çıkma konusundaki mücadele için hızlıca kolları sıvayacaklarını kaydetti.

Erdoğan’ın kazanması ihtimalinde de aynı ekonomik problemlerin yaşanacağına dikkat çeken Keser, “İkinci olarak, toplumun bir kesiminde ülkeden, kendisinden, siyasal sistemden umudu kesme, becerebilenlerin yurt dışına gitme hevesi kabarabilir. Biz bunu da çok doğru bulmuyoruz. Yani Türkiye elbette Erdoğan iktidarında her gün bir öncekinden daha kötü günler yaşamaya devam eder. Ama hayat yine devam eder, insanlık çok daha büyük problemlerle karşı karşıya geldi. O problemleri aşmasını da bildi. Bunu da böyle bir iyi niyet temennisi olarak söylemiyorum. İnsanlık en parlak zaferlerini en ağır koşulların ardından gerçekleştirmiş.” şeklinde konuştu. Seçimin kaybedilmesi durumunda da birkaç gün yaşanacak üzüntünün ardından ayağa kalkıp yola devam edeceklerini bildiren Keser, “Çünkü bizim başka şansımız yok. Pazar günü seçim olur. Biz pazartesi işe gideriz. Bizim hayatımız öyle bir seçim zaferi ya da yenilgisiyle radikal olarak değişmez.” diye konuştu.

“BU MECLİS’İN TÜRKİYE’Yİ YÖNETME EHLİYETİ YOK”

Seçim aritmetiğine dair görüşlerini paylaşan Keser, sorunun yalnızca HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin Meclis’e girmesiyle ilgili olmadığını, AKP ve MHP ile birlikte muhalefetin içindeki bazı milletvekillerinin de benzer gerici görüşlere sahip olduğunu söyleyerek, “Biz Meclise bakıp ne yapacağız diye düşünürsek, gerçekten ölmüşüz, gömenimiz yok. Ama bu meclis tarihin en karanlık Türkiye Cumhuriyeti meclislerinden biri olmakla beraber aynı zamanda tarihin en gayrimeşru meclislerinden biridir. Böyle Meclis olmaz. Yani bu Meclis’in Türkiye’yi kendi iç bileşimine göre yönetme ehliyetinin olacağını düşünmüyorum. Türkiye başka, bu Meclis başka.” diyerek yeni Meclis’in temsiliyetini eleştirdi.

TKP olarak 14 Mayıs’ta oluşan Meclis’in kimin cumhurbaşkanlığında faaliyet yürütürse yürütsün Türkiye’yi asla temsil etmeyeceğini söyleyen Keser, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu saçma sapan bir stratejik oylu, apolitik seçim sürecinin bir sonucu ama gerçek hayat böyle değil. HÜDA-PAR ya da başka gerici oluşumlar kadınlar başta olmak üzere bize hayatı zindan etmeyi kendi programına koymuş olabilir. Buna dönük yasalar çıkarmaya çalışabilirler. Ellerindeki Meclis çoğunluğu bu tip yasalara imza atmaya imkan sağlayabilir. Ancak gündelik hayatta bunların karşılığı olmaz. Türkiye toplumu bunu kusar. Dolayısıyla bu Meclis’in meşruiyeti ve yapma ehliyeti günden güne sınırlanacak. TKP bunun mücadelesini verecek. Bu güç yalnızca TKP’den ya da sayısı giderek azalan laikliği önemseyen yapılardan ibaret değil. Laikliğin tabanı çok daha geniş. TKP buna izin vermez demiyoruz. TKP buna izin vermeyen mücadelenin organik parçası olur.”