Sandıktan mücadele çıktı: ‘AKP-HÜDA PAR ortaklığını teşhir edeceğiz”

14 Mayıs seçimleri sonrası Meclis’e kadın karşıtı politikaları ve talepleriyle gündeme gelen HÜDA-PAR ve Yeniden Refah Parti’sinin toplamda 9 milletvekili göndermesi özellikle kadınlar tarafından büyük bir tepkiyle karşılandı. Bursa Sol Feminist üyesi Buket Avci Güler de iktidarın HÜDA-PAR’la ittifak kurduğunu reddetmesine değinerek, 28 Mayıs’taki seçime kadar bu ortaklığı teşhir edeceklerini söyledi.

Sandıktan mücadele çıktı: ‘AKP-HÜDA PAR ortaklığını teşhir edeceğiz”
Yayınlama: 19.05.2023
A+
A-

Zehra Değirmenci

14 Mayıs’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırken, Milletvekili Genel Seçimleri’nde ise AK Parti listelerinden terör örgütü Hizbullah ile ilişkilendirilen HÜDA-PAR 4 milletvekilini, Yeniden Refah Partisi (YRP) kendi listeleriyle 5 milletvekilini Meclis’e gönderdi. Her iki partinin de seçim öncesinde kurulacak Cumhur İttifakı’na girerken özellikle kadın politikalarına dair ortaya koyduğu ön koşullar ve parti programları toplumsal tepkiye neden olmuştu. Bu politikalar arasında karma eğitimin kaldırılması, zinanın suç sayılması, “yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi”, 6284 sayılı kanunun bazı maddelerinin ayıklanması ve ahlaki zemine çekilmesi gibi şartlar ve yol haritaları tepkilerin kaynağını oluşturdu. Meclis’in içerisini özellikle bu maddeler konusunda kadınlarla ters düşen siyasetlerin temsilcilerinin söz sahibi olmasına dair kimileri umutsuzluğa kapılırken, kimileri ise mücadeleden vazgeçmeme tavrını ortaya koydu.

Bursa Sol Feminist Hareket’ten Buket Avci Güler de eğitimin 21 yıldır AKP eliyle gerek sistem değişiklikleri gerek ders içeriklerinin dizaynıyla gericileştirildiğini ve iktidarın bundan güç alarak da vites yükseltmeye çalıştığını belirtti. İktidarın eğitimde özelleştirme ve gericileştirme politikaları sonucu ortaya çıkan fırsat eşitsizliğinin özellikle yoksul çocukları cemaat ve tarikatlara mahkum ettiğini ve bu sürecin kız çocuklarının okuldan kopuşuna zemin hazırladığını ve bunun kasıtlı bir yöntem olduğunu ifade eden Güler, hem okullardaki derslerde hem de sosyal yaşamda toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı iktidarın hamleler yaparak buna dair kimden yana tavır aldığını da net bir şekilde ortaya koyduğunu kaydetti.

“ERDOĞAN KARŞISINDAKİ ÖRGÜTLÜ GÜCÜ BU SEÇİMDE GÖRDÜ”

Geçen sene Bursa’da bir okul müdürünün de karma eğitime karşı karar çıkararak öğretmenlere bu konuda yazı gönderdiğini kaydeden Güler, bu örnekten yola çıkarak AKP’nin eğitim politikalarında gericileşme adımlarını ne kadar ileri götürebileceğini anlattı. Bütün bunlara rağmen toplumsal muhalefetten yükselen tepki nedeniyle net hamleler yapılamadığını belirten Güler, bugün de ittifaka yeni dahil olan ve daha radikal politikaları savunan HÜDA-PAR ve YRP ile birlikte bu hamleleri yapmaya çalışacaklarını söyledi. Güler’e göre bütün bunlar mümkün olsa da, Erdoğan toplumsal muhalefetin varlığını yok sayamayacak ve eğitime yapacağı müdahaleyi de karşısında duracak muhalefetin tavrı nedeniyle radikalleştiremeyecek. Güler, bunun nedenini ise “Çünkü burada ilerici ve devrimci toplumsal muhalefetin, özellikle cumhuriyetin kazanımları ve laiklik konusunda sert sınırları var ve bu kötülük iktidarı her zaman karşısında olduğumuzu bilmek zorundadır. Eğer buna cüret ederse karşısında örgütlü bir gücün olacağını aslında bu seçimlerde de çok net olarak gördü.” sözleriyle açıkladı.

AKP TABANINI HÜDA PAR’LA İTTİFAKA İKNA EDEMEDİ

AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan’ın, “Bizim HÜDA PAR ile ittifakımız yok” sözleriyle ittifak ortaklığının reddedilmesini hatırlatan Güler, “Çünkü Erdoğan’ın kurduğu bu ittifak kendi tabanını da rahatsız etti. Yine ittifaktaki milliyetçileri de rahatsız edeceğini bilmesinden kaynaklıydı bence.” ifadelerini kullandı.  Hem toplumsal muhalefet hem AK Parti tabanı hem de milliyetçi camiada oluşacak tepkilerin, ittifak ortaklığı kurulurken verilen sözleri sekteye uğratacağını iddia eden Güler, “Burada önemli olan aslında onların talepleri değil. Burada önemli olan toplumun talebi, bizlerin talebi. Onların bir temsiliyet yetkisi olabilir ama bizim her zaman savunduğumuz bilimsel, laik ve kamusal eğitime ulaşabilmek için elimizden geleni yapacağımız da aşikâr.” ifadeleriyle mücadelenin devam edeceği mesajını verdi.

SALDIRILARA KARŞI KOYMANIN TEK YOLU ÖRGÜTLÜ MÜCADELE

İktidarın kadınların nafaka ücretini ve 6284 sayılı kanunu tartıştırmaya cüret edecek hale geldiğini dile getiren Güler, kadın hareketi sayesinde iktidarın geri adım atarak “Biz 6284’ü tartışmıyoruz” demek zorunda kaldığını, buna neden olanın ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı zaman toplumda ortaya çıkan tepki olduğunu aktardı. Güler, bundan sonraki süreçte de 6284’e yönelik oluşabilecek saldırılara karşı gelebilmenin yegâne yolunun ise yine kadın mücadelesinden geçtiğinin altını çizdi.

İktidarın, kadınların kazanılmış haklar üzerinden ittifak ortaklarıyla pazarlık yapmasına karşın bir yandan kadın mücadelesini tanıdığını ve bu yüzden istedikleri gibi bir çabaya giremeyeceğini ve girdiği takdirde de cevabını alacağını söyleyen Güler, “Bu konuyu biraz da Erdoğan’ın elindeki gücü kaybetmesiyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Erdoğan daha fazla toplumun dinamikleriyle oynamasının ona bir karşılık getirmediğini, ona bir başarı getirmediğini görmüş oldu.” şeklinde konuştu.

“AKP-HÜDA PAR ORTAKLIĞINI BANGIR BANGIR DİLLENDİRECEĞİZ”

Seçimin ikinci turuna kısa bir süre kala izleyecekleri yol haritasına dair konuşan Güler, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erdoğan, HÜDA-PAR’la ittifakını kendi tabanına dahi aldığı tepkilerden dolayı açıktan ilan edemiyordu ve bugün onun listelerinden bu 4 milletvekili Meclis’e girdi. 28 Mayıs’a kadar kadın mücadelesi açısından bunun bir yalan olduğunu bangır bangır her yerde söylemek bizim için çok temel bir görev. Çünkü aslında kendi seçmenini de kandırdı Erdoğan. Ve kazanmış bir Erdoğan yok karşımızda. Kendisi devletin bütün imkanlarını kullanmasına ve propaganda döneminde de sürdürdüğü etik dışı politikaya rağmen yüzde 49 oy alabildi ve yüzde 51’lik de bir tepki var. Kadınların temel taleplerinin hiçbirine yanıt vermeyen, özellikle laiklik ve cumhuriyetin kazanımlarıyla ilgili bu kadar sert bir politika güden ve kadınları evine mahkum etmek isteyecek kadar gericilerle birlikte yürüyen Erdoğan’ın kendi açısından da kendini kazanmış göremeyeceğinin ve kazanamayacağının farkındayız. Bu süreçte de özellikle bütün kadınları sokaklarda, meydanlarda, komşularıyla, evlerinde, iş yerlerinde bu gericiliğin bize neler kaybettireceğini anlatmakla zamanlarını geçirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz kadın mücadelesini her zaman sürdüreceğiz ve yükselteceğiz. Bugün bizim kazanımlarımız üstünden pazarlığa oturmuş, el arttırmaya çalışan bir iktidara da asla müsaade etmeyiz. Aslında onlar bizleri doldurduğumuz meydanlardan, cesurca haykırdığımız sokaklardan, kız kardeşlerimizin hakkını aradığımız mahkeme salonlarından tanır ve kararlılığımızı da bilir. Bu yüzden henüz hiçbir şey bitmiş değil. Ve biz Erdoğan’ın kazandığı bir denklem olduğu görüşünde değiliz, kazanamayacağını da biliyoruz. Bu yüzden 28 Mayıs’a kadar bunun dile getirmeye devam edeceğiz. Erdoğan’ı biz kadınlar göndereceğiz, örgütlü mücadelemizi de günden güne büyüteceğiz ve İstanbul Sözleşmesi’nden de diğer kazanımlarımızdan da asla vazgeçmeyeceğiz.”