Evlilik vaadiyle dolandıranlara Yargıtay’dan şok karar

Evlilik vaadiyle dolandırılarak dairesini ve arabasını evlenme planı yaptığı kadına devreden adamın yıllar süren hukuk mücadelesi sonuçlandı. Yargıtay evlilik vaadi ile davacının iradesinin fesada uğratıldığına dikkat çekti.

Evlilik vaadiyle dolandıranlara Yargıtay’dan şok karar
Yayınlama: 29.10.2022
A+
A-

Bir süredir arkadaş olan çift, evlilik kararı alınca düğün planları yapmaya başladı. Bu sırada damat adayı, kendisine ait olan otomobil ve apartman dairesini evlenmek üzere olduğu kadına devretti. Ancak devir işleminden 1 ay sonra gelin adayı evlenmekten vazgeçti. Durum üzerine damat adayı evlilik vaadiyle dolandırıldığını ileri sürerek mahkemeye başvurdu.

Davacı olduğu genç kadının dairenin devrinden sonra evlenmekten vazgeçtiğini söyleyen genç adam, taşınmazın hileyle elinden alındığını, bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini istedi. Adına tescilli aracını bedelsiz olarak davalıya devrettiğini, davalı tarafından hileye düşürüldüğünü, davalının daha sonra aracı 3. kişiye sattığını iddia etti.

DEVREYE YARGITAY GİRDİ

Davalı gelin adayı ise devirlerin davacının iradesine uygun olarak gerçekleştirildiğini, hilenin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini savundu. Mahkeme; hile iddiasının kanıtlandığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne hükmetti. Evlilik vaadiyle dolandırıcılık yapmakla suçlanan gelin adayı kararı istinaf etti. Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi, iddianın ispatlanamadığı, temlikin iradi olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun kabulüne, kararın ortadan kaldırılmasına hükmetti. Kararı davacı genç temyiz edince devreye Yargıtay 1. Hukuk Dairesi girdi.

HATA VE HİLE ARASINDA FARK VAR

Oy birliği ile alınan Yargıtay kararında genç kadının evlilik vaadiyle daire ve otomobili aldığına dikkat çekildi. Kararda hile ve hatanın tanımları yapılarak iki kavram arasındaki farklılıklara vurgu yapıldı.

Kararda şöyle denildi: “Bilindiği üzere ‘hile’ (aldatma); genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. Taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olayda, dinlenen tanık beyanlarından ve tüm dosya içeriğinden, tarafların birlikte yaşadıkları, davacının evleneceği inancıyla maliki olduğu taşınmazı ve aracını davalıya devrettikten yaklaşık 1 ay sonra davalının kusuruyla ortak yaşama son verildiği ve davalının davacıdan ayrıldığı, bu suretle evlilik vaadi ile davacının iradesinin fesada uğratıldığı, hile iddiasının kanıtladığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”