2025 Onur Haftası: Bursa’da LGBTİ+’lar mücadeleyi sürdürüyor

Haziran ayının gelmesiyle birlikte her yıl tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de başta İstanbul olmak üzere bazı kentlerde LGBTİ+’lar tarafından düzenlenen ve toplumun birçok kesiminin de destek verdiği Onur Yürüyüşü tartışmaları başlıyor.

2025 Onur Haftası: Bursa’da LGBTİ+’lar mücadeleyi sürdürüyor
Yayınlama: 20.06.2025
A+
A-

Sibel Kahraman

İktidarın gerici politikaları toplumun bütün kesimlerini kıskaca almaya çalışırken, şüphesiz LGBTİ+’lar bundan nasibini alan toplulukların başında geliyor. Avrupa’nın birçok kentinde bürokratların da katılarak destek verdiği Onur Yürüyüşü festival havasında geçip sokakları gökkuşağının renklerine bürürken, Türkiye’de sokaklar, meydanlar, caddeler polis şiddetine ve gözaltılara sahne oluyor.

Yılın her gününü kendilerine yönelik nefret söylemleri ve davranışlarıyla geçiren LGBTİ+’lar, mücadelelerinin sembol gününde tüm baskılara rağmen Onur Yürüyüşü’ne hazırlanıyor. Bursa Kadın Savunma Ağı üyesi Yusuf Özkan, Onur yürüyüşlerinin tarihçesini, LGBTİ+’ların Bursa’daki varoluş mücadelesini ve iktidarın politikalarını BursaTanık’a anlattı.

Onur yürüyüşlerinin kısaca tarihçesinden bahseder misiniz?

28 Haziran 1969’da Amerika’da müşterilerinin büyük çoğunluğu LGBTİ+lar olan Stonewall gece kulübüne polis baskını oluyor ve kulüpteki neredeyse bütün LGBTİ+lar gözaltına alınıyor. Ertesi günü kulübün önüne yapılan çağrıya binlerce LGBTİ+’nın katılmasıyla aslında onur yürüyüşünün temeli atılıyor Stonewall’da. O dönemlerde Amerika’da ezilen diğer gruplarla da (örneğin siyahiler) birlikte direnen LGBTİ+ hareketi bu kesişimsel mücadeleden büyük bir ivme kazanarak büyüyüp bütün dünyada ses getiriyor.

LGBTİ+’lar Bursa’da yaşamın neresinde?

Türkiye’nin en büyük 4. şehrinde maalesef ki diğer büyükşehirlere kıyasla LGBTİ+’ların Bursa’da yaşamları oldukça daha zor. Bursa’nın diğer büyükşehirlere göre daha muhafazakar, ırkçı ve cinsiyetçi eğilimlerinin olması gündelik hayatımızda sürekli karşımıza çıkıyor. 2006’da Bursa’da yapılmak istenen ilk LGBTİ+ onur yürüyüşüne Bursaspor taraftarı Teksaslıların saldırması bunun bir örneğidir. Özellikle kentin büyük bir kısmında inanılmaz bir homofobi hakim, bazen küpe takmanız veya saçınızın kısa/uzun olması bile tedirgin olmanıza, sürekli tacizkar bakışlara maruz kalmanıza yetebiliyor. Kendimizi konforlu hissettiğimiz yer sayısı çok az 2025 Bursa’sına bakıldığında şehrin büyük bir kısmında ya kendimizi gizlemek ya da her an saldırıya uğrayacağımızı bilerek açık kimlikli yaşıyoruz. Kendimizi konforlu hissettiğimiz yer sayısı çok az. Açık kimlikli lubunyalar olarak Nilüfer, Özlüce ve Görükle kıskacında sıkışmış durumdayız. Aslına bakılırsa buna getto da denilebilir ne yazık ki.

Gezi eylemleriyle birlikte LGBTİ+’ların görünürlüğü arttı ve İstanbul’da ilk kez yürüyüş gerçekleşti bunu değerlendirebilir misiniz?

Türkiyeli lubunyalar olarak Gezi direnişinde bizzat tüm renklerimizle oradaydık, hatta Gezi ve ilerisindeki birkaç yılla beraber Türkiye Stonewall’unu yarattık denilebilir. Gezi’den 2 yıl sonra 2015 İstanbul Onur Yürüyüşü yüz binlerin katıldığı, Taksim’e sığmadığımız bir gündü. 19 Mart isyanında da yine lubunyalar olarak bulunduğumuz her yerde hem bu antidemokratik sürece karşı hem de bizleri evlerimize hapsetmeye, hayattan izole etmeye çalışan “Aile Yasası”na karşı direndik ve hâlâ da direniyoruz. Bursa’da da geç de olsa Onur ayı için feminist ve LGBTİ+ derneklerinin etkinlikler düzenlemesi belki küçük görünen ancak Bursa’da yaşayan lubunyalar ve direnişimiz için çok sevindirici bir adım olduğunu düşünüyorum.

2025’i “Aile Yılı” ilan eden AKP iktidarı, LGBTİ+’lara yönelik baskılarını devam ediyor bu konu hakkında düşünceleriniz neler?

Milli ve manevi değer söylemini kullanarak toplumu kutuplaştırma stratejilerinin bir yenisi aslında. “Aile yılı” adı altına çeşitli nefret söylemlerini ve şiddeti besliyorlar. Örneğin RTÜK 2025’i “LGBT ile mücadele yılı” ilan etti, toplumsal cinsiyet ve LGBT kelimelerinin kullanılmasını kısıtlayarak sansür uyguladı. Hiçbir hakkımızdan vazgeçmeye niyetimiz yok, yasak ve sansürle yok edilemeyecek kadar varız ve hiçbir politika bizi yıldıramaz. Biz lubunyalar olarak bunun tam karşısında yer alıyoruz ve her gün daha yüksek sesle “Aile yılı değil mücadele yılı!” diyoruz. Homofobi, transfobi, kadın cinayetleri, yoksulluk, kayyum ve çok daha fazlası ile mücadele ettiğimiz bir yıl. Geleneksel aile yapısının ve cinsiyet rollerinin karşısına biz lubunyaları konumlandırarak bizleri ötekileştirmeye, marjinalleştirmeye, gettolara hapsetmeye, canavarlaştırmaya hatta bütün varoluşumuzu yok saymaya çalışıyorlar. Büyütmeye çalıştıkları bu nefrete inat varoluşumuzun hiçbir renginden vazgeçmeyeceğiz. Uzun lafın kısası “Lezbiyen mezbiyen var öyle bir şey.”